Hollywood’daki grevler ve sektördeki kriz söylentilerine rağmen 2025 yılı, sinema sanatı adına oldukça verimli geçti. Gişede yine büyük seriler ve devam filmleri hakimiyet kurmuş olsa da yüzeyin biraz altına inildiğinde tematik derinliği olan, özgün ve teknik açıdan büyüleyici yapımlar dikkat çekti.
İşte korkudan politik gerilime, dramdan belgesele 2025’in öne çıkan en iyi filmleri...
10. Lurker
Listenin 10. sırasında Alex Russell’ın ilk yönetmenlik denemesi olan "Lurker" yer alıyor. Film, şöhret kavramını ve internet ünlüleri ile takipçileri arasındaki "parasosyal" ilişkileri klostrofobik bir atmosferde inceliyor. Instagram ve sosyal medya çağının "Gece Vurgunu" (Nightcrawler) filmi olarak nitelendirilen yapım, izleyici ile ünlü arasındaki güç dengesini rahatsız edici bir gerçekçilikle yansıtıyor.
9. Nouvelle Vague
Ünlü yönetmen Richard Linklater, sinema tarihinin en etkili akımlarından biri olan Fransız Yeni Dalgası'na saygı duruşunda bulunuyor. Jean-Luc Godard’ın efsanevi filmi "Serseri Aşıklar"ın (Breathless) yapım sürecini konu alan film, 1950’lerin Fransası'nda geçiyor ve o dönemin teknikleriyle çekilmiş hissi veriyor. Linklater, bu yapımda dönemin ruhunu hafif ve eğlenceli bir dille yakalamayı başarıyor.
8. Sinners
Ryan Coogler imzalı "Sinners", son beş yılda gişe listelerinde ilk 10'a girmeyi başaran, bir seriye veya kitaba dayanmayan ilk orijinal film oldu. Vampir mitini siyahi kültür tarihi, müzikal gelenekler ve maneviyatla harmanlayan film, hem korku hem de aksiyon öğelerini başarıyla bir araya getiriyor. Film, görsel atmosferi ve müzikleriyle izleyiciden tam not aldı.
7. Hamnet
Chloé Zhao, "Hamnet" ile izleyicilere Hamlet oyununun yazım sürecine dair spekülatif ve duygusal bir hikaye sunuyor. Film, entelektüel bir açıklamadan ziyade yas duygusunun üzerine gidiyor ve hikaye anlatıcılığının acıyı paylaşmadaki rolünü irdeliyor. Jessie Buckley ve Paul Mescal’ın güçlü performanslarıyla öne çıkan yapım, şiirsel sinematografisiyle dikkat çekiyor.
6. My Father's Shadow
Nijeryalı yönetmen Akinola Davies Jr.’ın ilk uzun metrajlı filmi olan "My Father's Shadow", politik kargaşa içindeki bir ülkeyi çocukluk anılarının sisi arasından anlatıyor. Yönetmenin kendi yaşamından izler taşıyan film, hafızanın akışkanlığına ve mekana dair hassas bir bakış açısı sunarken, izleyiciyi o dönemin atmosferine hapsediyor.
5. It Was Just An Accident
İranlı yönetmen Cafer Panahi, film yapması yasaklanmasına ve hapis cezası almasına rağmen gizlice çektiği bu filmle listeye 5. sıradan giriyor. Panahi’nin hapishane anılarına dayanan film, otoriter baskı altında yaşamanın zorluklarını ve buna karşı geliştirilen direnişi hem gerilimli hem de mizahi bir dille sorguluyor.
4. One Battle After Another
Paul Thomas Anderson’ın absürt politik gerilim filmi "One Battle After Another", tükenmiş bir devrimci ile faşist bir figür arasındaki mücadeleyi konu alıyor. Film, siyasi bir çerçeveye sahip olsa da asıl gücünü kesintisiz enerjisinden ve insan ilişkilerine duyduğu umuttan alıyor. Anderson, kaotik bir dünyada güven ve insan bağının önemine vurgu yapıyor.
3. Sirât
Listede 3. sırada yer alan "Sirât", izleyiciyi daha önce deneyimlemediği bir atmosfere götürüyor. EDM (Elektronik Dans Müziği) türünü sadece bir fon müziği olarak değil, filmin ruhunu oluşturan bir unsur olarak kullanan yapım, "rave" kültürünü ve insanların travmalardan kaçış yöntemlerini çöl atmosferinde işliyor.
2. 2000 Meters to Andria
Oscar ödüllü yönetmen Mstyslav Chernov’un yeni belgeseli, Ukrayna’daki savaşın en sıcak hatlarından birine, bir köyü ele geçirme mücadelesine odaklanıyor. Savaşın "kahramanlık" anlatılarından arındırılmış gerçek yüzünü gösteren belgesel, izleyiciye 21. yüzyıl savaşlarının dehşetini ve kaosunu sansürsüz bir şekilde sunuyor.
1. Sentimental Value
2025’in en iyi filmi olarak zirveye yerleşen yapım ise Joachim Trier imzalı "Sentimental Value" oldu. Stellan Skarsgård ve Renate Reinsve’nin başrollerini paylaştığı film, bir ailenin birbirine söyleyemediği sözleri ve kuşaklar arası çatışmayı mekansal bir farkındalıkla anlatıyor. Film, depresyon ve aile bağlarını, ağır bir dram yerine hayatın içinden, samimi ve derinlikli bir dille işleyerek yılın en unutulmaz sinema deneyimi olmayı başardı.