Kültür Sanat

Estetik değil işkence! Antik Mısır’da güzellik için yapılan 5 korkunç yöntem

Modern dünyada zarafetin sembolü olarak görülen Antik Mısır’da, kusursuz görünmek sanıldığı kadar estetik bir süreç değildi. Firavunlar döneminde kadınların ve erkeklerin güzelleşmek adına kullandığı yöntemler, timsah gübresinden zehirli ağır metallere kadar uzanan ölümcül bir listeyi barındırıyor.

Arkeolojik kazılar ve hiyerogliflerden elde edilen veriler, Antik Mısır halkının kişisel bakıma olan takıntısını gözler önüne seriyor. Ancak günümüzün lüks kozmetik markalarına ilham veren bu medeniyetin perde arkasında, sağlık açısından geri dönülemez hasarlar bırakan ritüeller yatıyordu. Nil Nehri’nin sunduğu doğal kaynaklar, Mısırlıların elinde bazen bir gençlik iksirine bazen de sessiz bir katile dönüşüyordu.

1-Timsah gübresinden yüz maskeleri

Mısırlı soylular, ciltlerini sıkılaştırmak ve yaşlanmanın etkilerini durdurmak için sıra dışı bir yönteme başvuruyordu. Kutsal kabul edilen timsahların taze gübreleri, balla karıştırılarak yüz maskesi haline getiriliyordu. Bu karışımın cildi pürüzsüzleştirdiğine inanılsa da, uygulamanın yarattığı ağır koku ve beraberinde getirdiği enfeksiyon riski dönemin güzellik standartlarının ne kadar zorlayıcı olduğunu kanıtlıyor.

2-Sürmelerdeki gizli tehlike: Kurşun zehirlenmesi

Mısır denilince akla gelen ilk imaj olan belirgin göz makyajı, aslında büyük bir sağlık tehdidi oluşturuyordu. Siyah sürmelerin (kohl) ana maddesi olan kurşun ve yeşil farların temelini oluşturan bakır cevheri, gözleri güneşten korusa da uzun vadede vücutta ağır metal birikimine yol açıyordu. Uzmanlar, bu makyaj malzemelerinin sürekli kullanımının zihinsel bulanıklığa ve uykusuzluğa neden olduğunu vurguluyor. Göz alıcı bakışların bedeli, çoğu zaman sinir sisteminin ağır hasar almasıyla ödeniyordu.

3-Perukların altında eriyen hayvansal yağlar

Hijyen kaygısıyla vücutlarındaki tüm tüyleri kazıtan Mısırlılar için peruklar vazgeçilmez bir aksesuardı. Ancak bu perukların parlak durması ve başa sabitlenmesi için kullanılan arı balmumu ile hayvansal yağ karışımları, Mısır sıcağında kabusa dönüşüyordu. Güneşin altında eriyerek yüze akan bu yağlı tabaka, hem kötü kokuya sebep oluyor hem de perukların içinde parazitlerin üremesi için uygun bir ortam hazırlıyordu.

4-Binlerce böcekten elde edilen kırmızı dudaklar

Dudak ve yanakları renklendirmek için tercih edilen kırmızı boyanın kaynağı ise binlerce ezilmiş böcekti. Kırmız (cochineal) böceklerinin kurutulup ezilmesiyle elde edilen bu yoğun macun, bugün bile bazı gıda boyalarında kullanılsa da Antik Mısır’da hijyenden uzak şartlarda üretiliyordu.

Estetik bir kaygıyla cilde sürülen bu böcek özleri, dönemin sınırlı tıp imkanları içinde ciddi cilt tahrişlerine ve alerjik reaksiyonlara kapı aralıyordu.

5-Kelliğe karşı "vahşi" çözüm: Su aygırı yağı

Antik Mısır aristokrasisi için kellik, sadece estetik bir sorun değil, aynı zamanda statü kaybı anlamına gelen büyük bir kabustu. Dünyanın en eski tıp belgelerinden biri olan Ebers Papirüsü, bu soruna karşı üretilen oldukça "vahşi" bir formülü günümüze taşıyor.

Kellikten kurtulmak isteyen soylular; su aygırı, timsah, kedi ve yılan yağlarını birbirine karıştırarak saç derilerine masaj yapıyorlardı.

Bu iğrenç karışımın sonuç vermediği durumlarda ise daha radikal bir yönteme başvuruluyor; yağda yakılmış kirpi dikenleri kafa derisine sürülüyordu. Ancak bu yöntemler genellikle yeni saçlar çıkarmak yerine, ciddi enfeksiyonlara ve saç derisinin tamamen tahrip olmasına yol açıyordu.