Rönesans’ın dahi ismi Leonardo, Milano Dükü Ludovico Sforza’nın hizmetine girdiğinde sadece kaleler veya savaş makineleri tasarlamakla kalmadı; aynı zamanda dükün en mahrem sırlarını tuvale dökme görevini de üstlendi. Bu görevlerin en çarpıcısı, ne zengin ne de asil olan ama entelektüel derinliği ve şiirsel güzelliğiyle sarayı büyüleyen Cecilia Gallerani’nin portresiydi.
Tabloya ilk baktığımızda gördüğümüz o vakur genç kadın, aslında dükün en sevdiği metresiydi ve Leonardo bu eseri yaptığında Cecilia, dükten olan oğluna hamileydi. Ancak Leonardo, bu "yasak" durumu sıradan bir portreyle değil, sembolizmin dehasıyla anlatmayı seçti.
Beyaz kürkün arkasındaki tehlikeli sembolizm
Cecilia’nın kucağında sıkıca tuttuğu o küçük beyaz hayvan, yani kakım, tablonun gerçek kahramanıdır. Mitolojide ve saray geleneklerinde saflığın sembolü olarak görülen bu hayvan, aslında Dük Ludovico’nun ta kendisini temsil ediyordu çünkü dükün kişisel amblemi ve en bilinen lakabı "Kakım" idi.
Leonardo, metresinin kucağına bu hayvanı yerleştirerek dünyaya dükün Cecilia’nın kucağında olduğu mesajını veriyor, imkansız bir aşkı sembollerin gücüyle meşrulaştırıyordu. Bazı araştırmacılara göre hayvanın pençeleriyle kadının elini tutuş biçimi, dükün Cecilia üzerindeki sahiplenici tavrını ve aralarındaki tensel bağı simgeliyordu.
Aynı zamanda kakımın kadının karnının önünde duran gövdesi, saraydan saklanmaya çalışılan o meşhur hamileliği gizleyen estetik bir kalkan görevini görüyordu.
İntikamın gölgesinde bir güzellik
Bu tablo, sadece bir aşkın değil, aynı zamanda büyük bir saray savaşının da fitilini ateşledi.
Dük Ludovico, siyasi çıkarları gereği küçük yaştan beri nişanlı olduğu Beatrice d'Este ile evlendiğinde, sarayda iki kadın arasında sessiz ama kanlı bir rekabet başladı. Beatrice, evliliğinden sadece birkaç ay sonra kocasının hala Cecilia ile görüştüğünü, üstelik bu kadının portrelerle onurlandırıldığını fark edince dük üzerinde muazzam bir baskı kurdu.
Cecilia, zekası ve Leonardo gibi bir dahi tarafından ölümsüzleştirilmiş olmasıyla dükün eşini gölgede bırakmıştı; ancak saray kuralları güzellikten daha acımasızdı. Beatrice’in öfkesi dükü pes ettirdi ve Cecilia, kucağındaki "kakımla" birlikte saraydan uzaklaştırılarak yerel bir kontla evlenmeye zorlandı.
Zamanın ötesinde bakışlar
Bugün Krakow Ulusal Müzesi'nin duvarlarında asılı olan bu eser, Cecilia’nın kaybettiği saray savaşının aksine, onun zaman karşısındaki mutlak zaferini simgeliyor.
Leonardo’nun dört kadın portresinden biri olan bu tablo, kadının bir nesne değil, kendi hikayesi ve trajedisi olan bir özne olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Cecilia Gallerani, dükün hayatından çıkarılmış olabilir ancak Leonardo’nun sembollerle dolu fırçası sayesinde, saray entrikalarının arasından sıyrılıp 500 yıldır bitmeyen bir gizemin başrolü olmayı sürdürüyor.