Gülmek normal şartlarda bir mutluluk göstergesidir ancak 30 Ocak 1962’de Kashasha köyündeki bir okulda başlayan olayda gülmek, bulaşıcı ve acı verici bir hastalığa dönüştü. Üç kız öğrencinin kontrolsüzce gülmeye başlamasıyla tetiklenen süreç, kısa sürede bir "kitlesel histeri" felaketi haline geldi. Tıp tarihine "Tanganyika Gülme Salgını" olarak geçen bu olay, sadece bir sağlık sorunu değil, toplumsal bir sinir krizinin dışa vurumuydu.
Okuldan köylere sızan zincirleme kahkaha
Salgını durduramayan okul yönetimi, çareyi okulu tatil edip öğrencileri evlerine göndermekte buldu. Ancak bu hamle, yangına körükle gitmekten farksızdı; eve dönen her öğrenci bu gizemli "virüsü" kendi köyüne taşıdı. On saniyeden birkaç saate kadar süren gülme krizlerini; bitkinlik, nefes darlığı ve şiddetli ağlama nöbetleri izliyordu. Salgın o kadar kontrolden çıktı ki, 14 okul kapatıldı ve binden fazla insan doğrudan bu durumdan etkilendi.
Tıp dünyasının çıkmazı: Virüs mü, akıl tutulması mı?
Doktorlar başlangıçta bir zehirlenme veya virüs şüphesiyle harekete geçse de laboratuvar sonuçları temiz çıktı. Bilimsel gerçek kısa sürede anlaşıldı: Bu bir "Kitlesel Psikojenik Hastalık" vakasıydı. Vücut değil, zihin hastalanmıştı. Uzun süreli gülme krizleri vücuttaki kortizol dengesini altüst ediyor, insanlar fiziksel olarak tükenmiş olmalarına rağmen sinir sistemleri "gülme" emrini vermeye devam ediyordu. Mağdurlar, acı çekerken kahkaha atmaya devam eden birer mahkuma dönüşmüştü.
Sömürge sonrası travma ve baskı
Peki, binlerce insan neden durup dururken gülmeye başladı? Modern psikologlar bu olayı "kültürel bir stres tepkisi" olarak yorumluyor. Bağımsızlığını yeni kazanan Tanganyika’da, sömürge döneminden kalan katı disiplin ve belirsiz geleceğin yarattığı devasa baskı, toplumda bir "devre yanmasına" neden olmuştu. Beyin, bu yoğun stresten kurtulmak için en absürt kaçış yolunu seçmişti: Gülmek.
18 ay sonra gelen sessizlik
Salgın, yaklaşık bir buçuk yılın ardından başladığı gibi gizemli bir şekilde sona erdi. Olay nedeniyle kimse hayatını kaybetmedi ancak yüzlerce insan aylarca süren kas ağrıları ve ağır psikolojik travmalarla baş başa kaldı. Bugün bile bu vaka, insan zihninin fiziksel gerçekliği nasıl manipüle edebileceğinin en uç örneği olarak tıp literatüründeki yerini koruyor.