Kültür Sanat

Tek mekanda geçen ve soluksuz izleyeceğin 5 kült film

Sadece tek bir oda ve bir avuç karakterle bir başyapıt yaratılabilir mi? Görkemli sahnelerin ve pahalı prodüksiyonların aksine, sadece diyalogların ve atmosferin gücüyle sinema tarihini değiştiren, izlerken nefesinizi kesecek 5 efsane film.

Sinema her zaman devasa setler ve uçsuz bucaksız manzaralar demek değildir. Bazen tek bir oda, bazen bir yemek masası, bazen de bir kütüphane; usta yönetmenlerin elinde dünyanın en geniş hikaye evrenine dönüşebilir.

İşte sadece tek bir mekanda geçen ama diyaloglarıyla adeta içine çeken 5 film…

1. Rear Window, 1954

Alfred Hitchcock’un bu başyapıtı, geçirdiği kaza sonrası tekerlekli sandalyeye mahkum kalan fotoğrafçı Jeff’in hikayesini anlatır. Jeff, can sıkıntısından evinin penceresinden karşı apartmandaki komşularını izlemeye başlar; ancak bu masum gözetleme, bir komşusunun eşini öldürdüğünden şüphelenmesiyle tehlikeli bir hal alır. Jeff, sevgilisi ve hemşiresinin yardımıyla bu gizemi çözmeye çalışırken, izleyici de Jeff ile birlikte o pencerenin ardındaki sırra hapsolur.

2. 12 Angry Men, 1957

Neredeyse tamamı tek bir jüri odasında geçen film, babasını öldürmekle suçlanan bir gencin kaderini belirleyecek olan 12 adamın tartışmasına odaklanır. Başlangıçta 11 jüri üyesi gencin suçlu olduğundan eminken, bir üyenin ortaya koyduğu "makul şüphe", odadaki tüm dengeleri altüst eder. Önyargıların, toplumsal statülerin ve vicdanın çarpıştığı bu oda, adaletin ne kadar kırılgan olabileceğini tokat gibi yüzümüze çarpar.

3. Persona, 1966

Ingmar Bergman’ın bu sürreal başyapıtı, bir oyun sırasında aniden susan aktris Elisabet ile ona bakmakla görevli hemşire Alma’nın hikayesini işler. Bir sahil evine çekilen ikili arasında, sessizlik ve itiraflar üzerinden kurulan ilişki giderek iki kadının kimliğinin birbirine karıştığı psikolojik bir savaşa dönüşür. Elisabet’in dilsizliği ile Alma’nın bitmek bilmeyen konuşmaları, "maskelerimiz" (persona) ve gerçek benliğimiz arasındaki o tekinsiz sınırı sorgulatır.

4. My Dinner with Andre, 1981

Sinema tarihinin en sıra dışı deneylerinden biri olan film, sadece iki eski arkadaşın bir akşam yemeği masasındaki kesintisiz sohbetinden ibarettir. Biri dünyayı gezerek mistik deneyimler aramış bir yönetmen, diğeri ise gündelik hayatın gerçekliğiyle boğuşan bir yazar olan iki adam; hayat, ölüm, sanat ve para üzerine derin bir tartışmaya girer. Mekan değişmez ama diyalogların derinliği izleyiciyi bambaşka bir zihinsel yolculuğa çıkarır.

5. The Breakfast Club, 1985

Farklı sosyal gruplardan gelen beş lise öğrencisinin cumartesi günü okul kütüphanesinde cezaya kalmasıyla başlayan film, bir gençlik klasiğine dönüşmüştür. "Sporcu, zeki, suçlu, popüler ve garip" olarak etiketlenen bu gençler, günü birlikte geçirdikçe aslında ne kadar çok ortak yaraları olduğunu fark ederler. O kütüphaneden çıktıklarında artık sadece cezalı öğrenciler değil, birbirlerinin ruhuna dokunmuş bireylerdir.