Kültür Sanat

Wicked 2 vizyonda: Oz büyücüsü Nazi Almanyası’nı mı anlatıyor?

Wicked 2 sinemalardaki yerini aldı. Ancak bu büyülü dünyanın ardında çok daha derin bir gerçek yatıyor olabilir. Eleştirmenler ve akademisyenler, Oz Büyücüsü'nün hikayesinin aslında Nazi Almanya'sının yükselişini ve faşizm mekanizmalarını anlatan bir alegori olduğunu iddia ediyor.

Görsel şöleni ve unutulmaz müzikleriyle izleyiciyi büyüleyen Wicked 2, sinemaseverlerle buluştu. Ancak bu epik fantastik filmin ardında, tarihin en karanlık dönemlerine ışık tutan bir hikaye gizli. Uzmanlara göre, Gregory Maguire'ın romanından uyarlanan eser, sadece Oz diyarının değil, Nazi Almanyası'nın yükselişinin ve totaliter rejimlerin işleyiş mekanizmasının da bir eleştirisi. Peki, yeşil tenli Elphaba'nın ve korkutucu Büyücü'nün hikayesi bize tarih hakkında neler söylüyor?

Büyücü'nün büyüsü aslında propaganda

Oz’da, Büyücü (“Wizard”), kendini “muhteşem ve güçlü” bir kurtarıcı olarak sunar. Oysa gerçek gücü yetersizdir; sihir yeteneği aslında sahnedeki bir gösteri gibidir. Maguire, bu karakteri totaliter liderlerle özdeşleştirerek, propagandanın insanları birleştirmek için ne kadar etkili bir araç olabileceği fikrini vurguluyor.

Büyücü, halkı bir arada tutmak için bir düşman yaratır: Oz’daki “Animals” (konuşan hayvanlar). Onları “tehlikeli”, “farklı” ve “halkın düşmanı” olarak sunarak, kitlesel bir korku yaratır.

Bu, klasik bir faşist stratejidir: liderler, halkı kontrol etmek için bir “öteki” belirler ve bu korkuyu güçlerini pekiştirmek için kullanır.

Konuşan hayvanlar ötekileştirilen azınlığı simgeliyor

Hayvanlar, Oz toplumunda akıllı varlıklar olmalarına rağmen “öteki” olarak görülür. Onların oy hakkı, konuşma özgürlüğü ve hatta mesleki rolleri tehlikeye atılır. Dr. Dillamond isimli bir keçi karakteri, entelektüel bir hayvandır ve topluma katkıda bulunur; fakat Büyücü rejimi, sözde toplumsal “istikrar” gerekçesiyle onun varlığını suç olarak görür.

Bu durum, bazı eleştirmenler tarafından Holokost’ta Yahudi entelektüellerin sistematik bastırılması ile paralel görülüyor. Hayvanların sesinin kısılması ve kamu yaşamından dışlanması, Nazi rejiminin de kullandığı “sesini al, kimliğini yok et, seni insan sayma” taktiğine benzer bir alegori oluşturuyor.

Elphaba: Direnen vicdanın sesi

Yeşil teniyle "farklı" olan Elphaba, sistemin dayattığı "kötü cadı" imajının aksine, aslında totaliter rejime karşı direnen ahlaki bir liderdir. O, susturulanların ve ötekileştirilenlerin sesi olur. Elphaba'nın hayvanların haklarını savunması ve Büyücü'nün propagandasını deşifre etmesi, her türlü baskı rejimine karşı duran vicdanlı bireyleri temsil eder.

Gregory Maguire’in Derin Alegorisi

Gregory Maguire’in 1995 yılında yayımladığı Wicked: The Life and Times of the Wicked Witch of the West, film ve müzikalden çok daha karanlık ve politik bir anlatı sunuyor. Kitap, Oz evrenini bir alegori olarak kullanarak güç, propaganda, ötekileştirme ve totaliter rejimlerin işleyişi üzerine dikkat çekiyor.

Ayrıca L. Frank Baum'un 1900 yılında yazdığı Oz Büyücüsü ile Nazi Almanyası arasında, yazarın niyeti dışında ilginç ve düşündürücü alegorik benzerlikler kurulabilir. Önemli uyarı: Baum’un bu benzerlikleri kurmak gibi bir niyeti yoktu. Kitap, Nazi Almanyası’ndan 30 yıl önce yazılmıştı. Bu bağlantılar, sonradan yapılan yorum ve analizlerdir.

Oz Büyücüsü ve Nazi Almanyası arasındaki alegorik benzerlikler

Oz Diyarı’nda güç ve korku dengesi dört cadı üzerinden simgelenir. Doğu’nun Kötü Cadısı halkı ölüm korkusuyla yönetir ve onları zorla çalıştırır; bu, Nazi Almanyası’nda Gestapo ve toplama kamplarındaki sistemle paralellik taşır. Batı’nın Kötü Cadısı ise Oz’un korkutucu tetikçilerini temsil eder; tıpkı SS ve Gestapo gibi ideolojiye mutlak bağlı, emirleri sorgusuz yerine getiren bir güçtür. Oz Büyücüsü ise halkı gösteri ve illüzyonlarla kontrol eder; gerçekte sıradan ve korkak olması, Nazi propagandasının yaratığı yarı-tanrısal Führer imajını hatırlatır.

Bunun yanında, Korkuluk ve Teneke Adam gibi karakterler, Nazi ideolojisinin hedeflediği “arındırılmış” ve itaatkâr toplumu simgeler. Korkuluk, beynini ve düşünme yetisini kaybetmiş bir varlık olarak, Aryan ırkı safsatasıyla paralellik gösterirken; Teneke Adam’ın kalpsizliği, Nazi askeri makinesinin duygusuz ve emirleri sorgulamayan askerlerini hatırlatır. Sarı Tuğla Yol ise Dorothy ve arkadaşlarını Zümrüt Şehir’e götürerek, Nazi propagandasının gözde ideali “Bin Yıllık Reich”ın peşinden sürüklenen halkın yaşadığı yanılsamayı metaforik olarak anlatır.

Öte yandan, Oz’daki düşman gruplar ve cadılar, halkın korkusunu kullanarak iktidarı konsolide etmenin bir yoludur; Nazi Almanyası’nda da Yahudiler, Romanlar ve diğer gruplar “öteki” olarak ilan edilmiştir. Dorothy ve Toto’nun Oz Büyücüsü’nün sıradan bir adam olduğunu ortaya çıkarması, propagandanın ardındaki gerçeği fark etmenin ve sıradan insanların gerçek güce sahip olabileceğinin simgesidir.