Yaklaşık 7 yıl önce yapılan bir araştırma, insanoğlunun yaklaşık yüzde 16’sının küresel ısınmayı düzmeceden ibaret gördüğünü ortaya koymuştu. Aynı şekilde yüzde 37’lik bir kesim ise kanser ilacının bulunmasına rağmen ilaç şirketlerinin baskısıyla kamuoyundan saklandığına inanıyor. Yüzde 20’lik bir kesim Ay’a hiç ayak basılmadığını düşünürken yüzde 5’lik kesim Yahudi soykırımının varlığından şüpheli. İlginç olan bir bilgi ise insanların yüzde 2’sinin dünyanın düz olduğuna, yüzde 4’nün ise dünyanın insan görünümlü uzaylılar tarafından yönetildiğine inanması.
Gençler neden komplo teorilerine yatkınlık gösteriyor?
2014-2024 yılları arasında 191 hakemli makaleyi inceleyen ve 374 binden fazla katılımcının verilerini kapsayan bir meta-analiz, yaşın komplo teorilerine inanmada en güçlü belirleyici faktör olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu bulguyu doğrulamak için Avustralya, Brezilya, Kanada, Almanya, ABD ve Güney Afrika’da 6 binden fazla kişiyle anket yaptı. Sonuçlar, gençlerin cinsiyet, gelir veya eğitim seviyesinden bağımsız olarak komplo teorilerine daha yatkın olduğunu gösterdi. Bu eğilimin ardında ise oldukça ilginç sebepler bulunuyor.
Üç temel faktör var
Komplo teorilerine yatkınlığının temelde 3 sebebi olduğuna inanılıyor. İşte o ana nedenler:
Siyasal yabancılaşma: Gençler, kendilerinden yaşça büyük siyasetçilerin yönetimi altında temsil edildiklerini düşünmüyor. Bu durumun yarattığı demokratik eksiklik de komplo teorilerini daha gerçekçi kılmaya başlıyor. Sistemin yalnızca işlemediğini düşünen gençler, aynı zamanda gizli ve kötü niyetli güçler tarafından kontrol edildiklerine inanabiliyor.
Aktivist tarzda katılım: Gençler, geleneksel oy kullanma gibi yöntemlere daha az ilgi gösterirken, protestolar, boykotlar ve çevrimiçi kampanyalar gibi alternatif katılım biçimlerinde aktif. Ancak, sosyal medya gibi platformlar, “biz ve onlar” söylemini körükleyen komplo teorilerinin yayılması için verimli bir zemin sunuyor.
Düşük özgüven: Komplo teorisine yatkınlık, diğer iki nedene göre daha psikolojik bir temele dayandırılabilir. Özgüveni düşük seviyede olan gençler, sorunların dışsal ve gizli güçlerden kaynaklandığına inanarak çaresizliğe sürükleniyor. Özgüven sorunu ise genellikle genç yaşlarda düşük oranda görülürken yaş ilerledikçe daha da yükseldiği ortaya konuluyor.
Ne yapılabilir?
Dikkat çeken araştırmanın yazarı Jean-Nicolas Bordeleau, The Conversation’daki yazısında, komplo teorilerinin cazibesini azaltmak için yapısal sorunlara odaklanılması gerektiğini vurguluyor.
“Siyasi yabancılaşmayı azaltmak için demokrasilerin daha temsili hale getirilmesi şart,” diyen Bordeleau, gençlerin siyasi kurumlarda daha fazla yer almasının güveni artırabileceğini belirtiyor. Ayrıca, medya ve dijital okuryazarlık eğitiminin yaygınlaştırılması, gençlerin çevrimiçi bilgileri eleştirel bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olabilir.
Bordeleau, gençlerin ruh sağlığına yatırım yapılarak özgüven ve psikolojik dayanıklılıklarının güçlendirilmesi gerektiğini ekleyerek şöyle devam ediyor:
“Yalan haberlere karşı dirençli bir toplum, belirli bir kuşağı suçlamakla değil, gençlerin temsil edildiği, güçlendirildiği ve güvende hissettiği bir demokrasi inşa etmekle mümkün.”