Otomobil dünyası, mühendislik ve lüksün birleştiği yeni bir zirveye tanıklık ediyor. İngiliz lüks otomobil üreticisi Rolls-Royce, "Coachbuild" programı kapsamında dört yıllık yoğun bir emeğin ürünü olan La Rose Noire Droptail modelini gün yüzüne çıkardı. Sadece bir adet üretilen ve ismi "Kara Gül" anlamına gelen bu araç, sahip olduğu teknolojik detaylar ve el işçiliğiyle otomobil fiyatlandırmasında yeni bir rekor kırdı. Yaklaşık 30 milyon dolar seviyesindeki bedeliyle araç, daha önceki rekorun sahibi olan Boat Tail modelini geride bırakarak dünyanın en pahalı yeni otomobili unvanını kazandı.
Binlerce ahşap parçadan oluşan mozaik tasarım
Aracın en dikkat çekici özelliği, iç mekanında kullanılan ve "soyut bir gül" figürünü anımsatan ahşap işçiliği olarak öne çıkıyor. Fransız siyah gülünden ilham alınarak tasarlanan iç kabinde, tam 1.603 adet siyah çınar ağacı parçası kullanıldı. Her bir parçanın el ile yerleştirilmesi yaklaşık iki yıl sürerken, bu tasarım otomobil tarihinin en karmaşık ahşap işçiliği olarak kayıtlara geçti. Dış tasarımda ise "True Love" ve "Mystery" adı verilen, ışığa göre renk değiştiren özel bir boya teknolojisi kullanıldı.
Çıkarılabilir tavan ve lüks saat entegrasyonu
La Rose Noire Droptail, düşük tavan yapısı ve çıkarılabilir sert tavanı ile hem bir coupe hem de bir roadster olarak kullanılabiliyor. Aracın ön panelinde ise dünyanın en prestijli saat markalarından biri olan Audemars Piguet'in bu araç için özel olarak ürettiği 43 mm'lik bir saat yer alıyor. Bu saatin en büyük özelliği, panelden çıkarılıp bir kayış takılarak kol saati olarak da kullanılabilmesi. Ayrıca araçla birlikte gelen özel şampanya sandığı, aracın dış boyası ve ahşap detaylarıyla tam uyum sağlayacak şekilde tasarlanmış durumda.
Mühendislik ve motor gücü
Lüks detaylarının yanı sıra araç, performansıyla da göz dolduruyor. Kaputunun altında 6,75 litrelik çift turboşarjlı bir V12 motor barındıran Droptail, yaklaşık 600 beygir güç üretiyor. Araç, devasa boyutlarına rağmen 0'dan 100 kilometre hıza 5 saniyenin altında ulaşabiliyor. Rolls-Royce yetkilileri, bu modelin bir ulaşım aracından ziyade, sahibinin karakterini ve sanata olan tutkusunu yansıtan "kişisel bir anıt" olduğunu vurguluyor.