Pasifik'in ortasında, 7.000'den fazla adadan oluşan Filipinler denilince akla ilk olarak turkuaz sular ve beyaz kumsallar gelir. Ancak "Doğu'nun İncisi"nin arka sokaklarında, 16. yüzyıldan kalma İspanyol sömürge mimarisi, II. Dünya Savaşı'nın barut kokusu ve yerlilerin binlerce yıllık mühendislik harikaları saklıdır. Outlook Traveller'ın derlediği verilere göre, ülkenin gerçek ruhunu anlamak isteyenler için sadece plajlar yeterli değil; işte Filipinler'in tarihine ışık tutan, zamanın durduğu o 5 efsanevi rota.

Intramuros

Surların ardındaki şehir: Intramuros

Manila'nın kalbinde, modern dünyanın gürültüsünden yalıtılmış bir zaman kapsülü bulunur: Intramuros. Latince "Surların İçi" anlamına gelen bu bölge, 1571 yılında İspanyol fatih Miguel López de Legazpi tarafından inşa edilmiştir. Yüzyıllar boyunca siyasi, dini ve askeri gücün merkezi olan bu 0.67 kilometrekarelik alan, Arnavut kaldırımlı sokakları ve sömürge dönemi mimarisiyle ziyaretçilerini 400 yıl öncesine götürür. Savaşlara ve doğal afetlere direnerek ayakta kalan surlar, bugün "Ulusal Tarihi Dönüm Noktası" olarak tescillenmiştir. Bölgenin en çarpıcı yapıları arasında, savunma kalesi Fort Santiago ve ülkenin en eski taş kilisesi olan San Agustin Kilisesi yer alır.

Pirinç Tarlası.jpg

Tanrılara uzanan merdivenler: Banaue Pirinç Terasları

İnsan eliyle yapılmış en büyük mühendislik harikalarından biri, Ifugao halkının ataları tarafından 2.000 yıl önce dağların yamaçlarına oyulmuştur. "Dünyanın Sekizinci Harikası" olarak anılan Banaue Pirinç Terasları, deniz seviyesinden 1.500 metre yükseklikte, bulutların arasına karışan devasa bir merdiveni andırır. Modern aletler kullanılmadan, sadece insan gücü ve doğayla uyum içinde inşa edilen bu teraslar, Ifugao halkının tarımsal dehasının ve sürdürülebilir yaşam felsefesinin yaşayan kanıtıdır. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu manzarada yürüyüş yapmak, antik bir medeniyetin ayak izlerini takip etmek gibidir.

Rizal Park

Bir kahramanın düştüğü yer: Rizal Parkı

Manila'nın tarihi dokusunun bir diğer önemli parçası, Filipinler'in ulusal kahramanı Dr. Jose Rizal'ın adını taşıyan Rizal Parkı (Luneta Parkı)'dır. 140 dönümlük bu devasa yeşil alan, sadece bir dinlenme yeri değil, aynı zamanda ulusal bir yas ve gurur mekanıdır. Dr. Rizal'ın 1896 yılında İspanyol sömürgeciler tarafından idam edildiği bu topraklar, Filipin bağımsızlık ateşinin yakıldığı sembolik bir noktadır. Parkın içinde Ulusal Antropoloji Müzesi, Japon ve Çin bahçeleri ve devasa anıtlar bulunurken, akşamları düzenlenen ışık ve ses gösterileri tarihin dramatik sayfalarını yeniden canlandırır.

Corregidor 4

Savaşın hayalet adası: Corregidor

Manila Körfezi'nin girişinde, iribaş şeklindeki kayalık bir ada olan Corregidor, II. Dünya Savaşı'nın en şiddetli çatışmalarına tanıklık etmiştir. İspanyolların "Düzeltici Adası" (Island of the Corrector) adını verdiği bu stratejik nokta, gümrük kontrolü için kullanılıyordu. Savaş yıllarında ise ABD ve Filipin güçlerinin Japon ordusuna karşı direnişinin son kalesi oldu. Bugün ada, savaşın izlerini taşıyan bir açık hava müzesi gibidir. Bomba geçirmez Malinta Tüneli, harap olmuş Mile-Long Kışlası ve Pasifik Savaş Anıtı, ziyaretçilere savaşın soğuk yüzünü ve askerlerin fedakarlıklarını hatırlatır.

Calle

Arnavut kaldırımlarında nostalji: Calle Crisologo

Zamanın gerçekten donduğu bir yer arıyorsanız, Vigan şehrindeki Calle Crisologo (Crisologo Caddesi) doğru adrestir. UNESCO Dünya Mirası listesindeki bu cadde, İspanyol ve Filipin mimarisinin eşsiz bir karışımını sunan, en iyi korunmuş sömürge dönemi yerleşimidir. Motorlu araçların yasak olduğu, sadece at arabalarının (calesa) tıkırtısının duyulduğu bu 500 metrelik sokak, antika dükkanları ve müzeye dönüştürülmüş asırlık konaklarıyla (Syquia Konağı gibi) yaşayan bir müzedir. Özellikle gün batımında sokak lambalarının sarı ışığı altında yapılan yürüyüşler, ziyaretçilere büyülü bir atmosfer sunar.