Finans dünyasının en güçlü isimlerinden biri olan Edmond Safra’nın ölümü, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ tam anlamıyla aydınlatılamadı. 3 Aralık 1999 gecesi Monaco’daki lüks çatı katında çıkan yangın, ilk anda bir talihsizlik gibi görünse de soruşturma derinleştikçe olayın bir ihmal mi yoksa planlı bir suç mu olduğu tartışması başladı. Netflix’in Murder in Monaco belgeseli, bu karanlık hikâyeyi yeniden gündeme taşıdı.
Edmond Safra kimdi?

1932 yılında Beyrut’ta doğan Edmond Safra, özel bankacılık dünyasının en etkili isimleri arasında yer alıyordu. Ailesinin kurduğu bankacılık geleneğini küresel bir finans imparatorluğuna dönüştüren Safra, New York’tan Cenevre’ye uzanan yatırımlarıyla milyarlarca dolarlık bir servet edindi. Ancak ilerleyen yaşlarında Parkinson hastalığıyla mücadele etmeye başladı ve özel hemşirelerden oluşan bir ekiple yaşamını sürdürüyordu.
Monaco’daki “güvenli” evde neler yaşandı?

Safra’nın Monaco’daki çatı katı, neredeyse askeri bir üs gibiydi. Kurşun geçirmez camlar, çelik kepenkler, gelişmiş alarm sistemleri ve özel eğitimli korumalarla çevrili bu daire, dış tehditlere karşı aşılmaz olarak görülüyordu.
Bu nedenle, Safra’nın bu evde hayatını kaybetmesi başından itibaren şüphe uyandırdı. Çünkü her şey, dışarıdan gelen bir saldırıdan çok, içeriden gelen bir hataya ya da ihanete işaret ediyordu.
Ted Maher iddiaların merkezinde

Eski asker ve yoğun bakım hemşiresi olan Ted Maher, Safra’nın sağlık ekibine ölümünden yalnızca aylar önce katıldı. Savcılığa göre Maher, sahte bir ev baskını senaryosu kurgulayarak kahraman gibi görünmek istedi. İddiaya göre bu plan sırasında çıkardığı yangın kontrolden çıktı ve Safra ile diğer hemşire Vivian Torrente banyoda mahsur kaldı.
O gece ne oldu?

3 Aralık gecesi Safra, dairesinde uyuyordu. Maher ve diğer hemşire Vivian Torrente nöbetteydi. Maher’in anlatımına göre iki maskeli saldırgan daireye girdi, kendisini bıçakladı ve ortadan kayboldu.
Ancak soruşturma bu hikâyeyi çürüttü. Yetkililere göre ortada ne saldırgan vardı ne de zorla giriş. İddiaya göre Maher, sahte bir saldırı senaryosu kurguladı ve dikkat çekmek için küçük bir yangın çıkardı.
Plan, birkaç dakika içinde kontrolden çıktı.
Saatler süren gecikme ölümü getirdi

Yangın alarmı çalıştı ancak dairenin aşırı güvenlik önlemleri, itfaiye ve polis ekiplerinin içeri girmesini geciktirdi. Safra ve Torrente, banyonun panik odasında mahsur kaldı.
Telefonla yardım istediler. Ancak kapılar açılmadı.
Saatler sonra içeri girildiğinde, ikisi de dumandan zehirlenerek hayatını kaybetmişti. Monaco’nun en güvenli evlerinden birinde, yardım birkaç metre ötede ama ulaşılamazdı.
Ted Maher her şeyi itiraf etti, sonra geri adım attı

Ted Maher tutuklandı ve yangını başlattığını kabul eden bir itiraf imzaladı. Mahkeme, Maher’i “ölüme neden olan kundaklama” suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Ancak Maher yıllar sonra itirafının baskı altında alındığını, Fransızca yazılmış belgeyi anlamadan imzaladığını iddia etti. Buna rağmen karar değişmedi.
Resmi kayıtlara göre katil hemşire Ted Maher

Resmi kayıtlara göre Edmond Safra, "dikkat çekmeye çalışan dengesiz bir hemşirenin çıkardığı yangın" sonucu öldü. Ancak Safra ailesine yakın bazı isimler için bu dosya, arkasında çok daha büyük bir gücün (mafya veya ticari rakipler) olduğu bir suikast olarak görülmeye devam ediyor.
Komplo teorileri

Maher’in itirafına rağmen kamuoyundaki şüpheler hiçbir zaman dağılmadı. Birçok kişiye göre “kahraman olma arzusu”, böylesine üst düzey güvenlik önlemlerine sahip bir konutta yaşanan felaketi açıklamak için fazlasıyla yetersizdi.
Safra’nın ölümünden kısa süre önce Rus oligarkları ve Rus mafyasına uzanan kara para trafiğiyle ilgili FBI’la iş birliği yaptığı iddiası, onu hedef haline getirmiş olabileceği düşüncesini güçlendirdi. Buna ek olarak, olay gecesi Monaco polisinin ve Safra’nın kendi güvenlik ekibinin sergilediği yavaşlık ve koordinasyonsuzluk hâlâ sorgulanıyor.
Ted Maher’in hapisten çıktıktan sonra ifadesinin baskı altında alındığını söyleyerek suçlamaları reddetmesi ise, “Monaco Cinayeti”nin kapatılmış değil, sadece üzeri örtülmüş bir dosya olduğu inancını canlı tutuyor.
Netflix belgeseli dosyayı yeniden açtı

Murder in Monaco (Monaco’da Cinayet) belgeseli, sadece Maher’in itiraflarına odaklanmak yerine, dönemin politik ve finansal atmosferini de inceliyor. Belgesel, Safra’nın ölümüyle devasa bir bankacılık imparatorluğunun (Republic National Bank of New York) satış sürecinin hızlanması arasındaki zamanlamaya dikkat çekiyor.
Belgesel bittiğinde ise aklınızda tek bir soru canlanıyor:
Bu gerçekten talihsiz bir kaza mıydı, yoksa sistemin hatalarıyla büyüyen bir suç mu?




