Otomotiv endüstrisi, "çevre dostu" olarak pazarlanan plug-in hibrit (PHEV) araçların, gerçek dünyada beklenmedik sonuçlar doğuran performanslarıyla sarsılıyor. Resmi testlerde düşük emisyon değerleriyle dikkat çeken bu araçların, günlük kullanımda vaat ettiklerinden çok daha fazla CO2 saldığı ve kullanıcıları beklenmedik mali yüklerle karşı karşıya bıraktığı iddiaları, "PHEV’ler gerçekten büyük bir ticari dolandırıcılık mı?" sorusunu gündeme getiriyor.

Plug In Hibrit Skandalı Çevre Dostu Araçlar Gerçekten Temiz Mi (1)

CO2 Değerleri Üç Kat Artıyor

Uluslararası Temiz Ulaşım Konseyi (ICCT) ve Transport & Environment (T&E) gibi prestijli kuruluşların raporları, PHEV’lerin laboratuvar test sonuçlarıyla gerçek dünya emisyonları arasındaki farkın devasa olduğunu gösteriyor. Araştırmalara göre, batarya boşken bu fark üç katına kadar çıkabiliyor.

T&E'nin 2020 tarihli çalışmasında, BMW X5, Volvo XC60 ve Mitsubishi Outlander gibi popüler PHEV modellerinin tam şarjlı batarya ile bile yüzde 28-89 oranında daha fazla CO2 saldığı, batarya boşken ise bu oranın katlandığı belirtiliyor. Avrupa Komisyonu'nun 2024 raporu da, PHEV’lerin gerçek dünya CO2 emisyonlarının, laboratuvar değerlerinden ortalama üç kat daha yüksek olduğunu onayladı.

Bu farkların kaynağı, araçların şarj edilmeden içten yanmalı motorla çalıştırılması ve elektrikli modda kullanılmaması olarak gösteriliyor. Bu da PHEV’lerin "çevre dostu" imajını sorgulatıyor ve tüketicilere yanıltıcı bilgiler sunuluyor. Durum, adeta bir "CO2 dolandırıcılığı" olarak nitelendiriliyor.

Yüksek Maliyetler ve Batarya Sorunları

PHEV'lerin ticari anlamda ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışma konusu. Yüksek satın alma maliyetleri ve batarya ömrü ile ilgili endişeler giderek artıyor. PHEV bataryaları, yaklaşık 100.000 km sonra ömrünü tamamlayabiliyor ve bu bataryaların tamiri neredeyse imkansız. Yedek parça bulma zorlukları da araç sahiplerini büyük bir ekonomik yükle karşı karşıya bırakıyor. Bu durum, ikinci el pazarında "yama" yapılmış bataryalarla satılabilecek araçların artmasına neden olabilir.

Bosch CEO'su Volkmar Denner, 2020’de otomotiv dünyasında potansiyel bir "hybridgate" riski olduğuna dikkat çekmişti. Bu endişelerin, otomotiv test prosedürlerindeki eksikliklerden kaynaklandığı düşünülüyor, ancak sektördeki şeffaflık ve sorumluluk konuları hala açık bir şekilde tartışılıyor.

Plug In Hibrit Skandalı Çevre Dostu Araçlar Gerçekten Temiz Mi

Yanlış Beyanlar ve Dolandırıcılık Riski

Birçok ülke, PHEV’lere çevre dostu oldukları gerekçesiyle vergi teşvikleri sağlarken, bu araçlarla ilgili vergi beyanlarına dair geçmişte ciddi sorunlar yaşandı. Örneğin, 2011 yılında ABD Hazine Başmüfettişliği, hibrit ve plug-in araçlar için vergi kredilerinin yüzde 20’sinin yanlış beyan edildiğini ortaya koymuştu.

2020-2025 dönemi için PHEV vergi teşvikleriyle ilgili büyük çaplı dolandırıcılık vakaları yaşanmamış olsa da, karmaşık sistemin potansiyel suiistimallere açık olduğu belirtiliyor.

Kasıtlı Bir Dolandırıcılık Mı?

PHEV’lerin emisyon sorunları, Volkswagen’in Dieselgate skandalıyla sıkça karşılaştırılıyor. Ancak Dieselgate, net bir şekilde kasıtlı bir dolandırıcılıktı, oysa PHEV’lerdeki emisyon farkları daha çok test prosedürlerinin eksikliklerinden ve sürücülerin araçlarını düzenli şarj etmeme gibi kullanım alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Bu farkları kasıtlı bir dolandırıcılık olarak nitelendirmek ise oldukça zor. Ancak konu, şeffaflık eksiklikleri ve daha iyi test yöntemlerine duyulan ihtiyacı gözler önüne seriyor.

Plug In Hibrit Skandalı Çevre Dostu Araçlar Gerçekten Temiz Mi (2)

PHEV’lerin Gerçek Dünya ve WLTP Emisyon Karşılaştırması

Aşağıdaki tabloda, PHEV’lerin laboratuvar testlerinde gösterdiği düşük emisyon değerlerinin, gerçek dünya kullanımında geleneksel araçlarla neredeyse aynı seviyeye geldiği gözlemleniyor.

Kaynak: KARAR