Lohusa kadınların korkulu rüyası, geceleri atların yelesini ören, kırmızı giysili bir varlık… Yüzyıllardır Anadolu’dan Orta Asya’ya anlatılan Al Karısı efsanesi, Türk mitolojisinin en karanlık ve en dirençli inançlarından biri olarak yaşamaya devam ediyor.

Peki Al Karısı kimdir, nereden gelir ve neden özellikle doğumla ilişkilendirilir?

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (2)

Kökleri Orta Asya’ya uzanan bir korku figürü

Al Karısı inancının kökeni, Türklerin İslamiyet öncesi dönemine, Orta Asya’daki şamanist dünya görüşüne dayanır. Bu inanç sisteminde evren; yer, gök ve yeraltı olmak üzere üç katmanlı bir yapı olarak tasavvur edilir ve her katmanın kendine özgü ruhları olduğuna inanılır. Al Karısı, bu kozmolojide çoğunlukla yeraltı dünyasıyla ilişkilendirilen, hastalık ve ölüm getiren dişi bir ruh olarak anlatılır.

Bazı anlatılarda Al Karısı, yeraltı tanrısı Erlik’in hizmetkârlarından biri olarak karşımıza çıkar. Erlik’in dünyası kaosun, hastalığın ve ölümün mekânıdır; Al Karısı da bu dünyanın yeryüzüne sızan temsilcilerinden biri olarak düşünülür.

Öte yandan kimi yorumlarda Al Karısı, doğum ve çocukları koruyan Umay Ana’nın karanlık karşılığı şeklinde değerlendirilir. Umay Ana yaşamı ve bereketi temsil ederken, Al Karısı doğumu tehdit eden, yaşam ile ölüm arasındaki belirsiz sınırı simgeler. Bu karşıtlık, doğumun yalnızca kutsal değil, aynı zamanda tehlikeli bir eşik olarak algılandığını da ima eder.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (3)

İsimleri değişse de figür aynı

Al Karısı, Türk dünyasının hemen her coğrafyasında farklı adlarla bilinir. Anadolu’da al karısı, al anası, albastı ya da al basması isimleriyle anılırken; Azerbaycan, Kafkasya ve Orta Asya’da al vastı, albarstı, almaştı gibi adlarla karşımıza çıkar. İsimler ve küçük ayrıntılar değişse de anlatının özü aynıdır: Doğum yapan kadın ve yeni doğan bebek, görünmez bir tehdidin hedefindedir.

Bu yaygınlık, Al Karısı’nın bireysel bir korku figüründen ziyade kolektif bir bilinç ürünü olduğunu düşündürür. Farklı coğrafyalarda benzer biçimlerde anlatılması, kuşaktan kuşağa aktarılan ortak bir korkuya işaret eder.

“Al basması” nedir, neden lohusalara musallat olur?

Halk inançlarında Al Karısı’nın özellikle lohusa kadınlara musallat olduğuna inanılır. Bu nedenle “al basması” olarak adlandırılan durum, doğrudan bu figürle ilişkilendirilir. Lohusa kadınların geceleri nefes alamadığını hissetmesi, göğsünde bir ağırlık duyması, bilinç kaybı yaşaması ya da ani ateşlenmeler geçirmesi, geçmişte Al Karısı’nın saldırısı şeklinde yorumlanmıştır.

Efsanelere göre Al Karısı, geceleri lohusanın göğsüne oturur, onu hareketsiz bırakır ve ciğerini alarak suya götürür. Eğer bu sırada yakalanırsa, elindeki ciğeri düşürür ve kadın hayatta kalır. Bugün tıbbi açıdan doğum sonrası enfeksiyonlar, lohusalık humması ya da psikolojik rahatsızlıklarla açıklanan bu belirtiler, geçmişte mitolojik bir çerçeveyle anlamlandırılmıştır.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (4)

Çirkin, korkutucu ve kırmızıya bürünmüş

Al Karısı’nın fiziksel tasviri anlatıdan anlatıya küçük farklılıklar gösterse de genel çerçeve benzerdir. Uzun boylu, çirkin yüzlü, sarkık göğüslü, uzun parmaklı ve keskin tırnaklı bir kadın olarak betimlenir. Saçları dağınık, bakışları korkutucudur. Bazı anlatılarda ayaklarının ters olduğu, yani insan olmadığına dair ayırt edici bir işaret taşıdığı söylenir.

Giysileri çoğunlukla kırmızıdır. Kırmızı renk; kanı, doğumu ve tehlikeyi simgeler. Bu nedenle Al Karısı, hem doğumla hem de ölümle aynı anda ilişkilendirilir. Bazı bölgelerde siyah ya da sarı giysilerle tasvir edildiği de olur. Hatta halk inanışlarında sarı Al Karısı ile kara Al Karısı ayrımı yapılır; sarı olanın daha az zararlı, kara olanın ise ölümcül sonuçlara yol açtığına inanılır.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (1)

Hayvanlara da musallat olur

Al Karısı yalnızca insanlara zarar veren bir varlık olarak düşünülmez. Halk anlatılarında geceleri ahırlara girdiği, atların yelelerini ördüğü ve sabaha karşı iz bırakmadan kaybolduğu sıkça anlatılır. Sabah yelesi örülmüş bir at görmek, Al Karısı’nın oradan geçtiğinin kanıtı sayılır. Bu ayrıntı, figürün yalnızca doğumla değil; gecenin bilinmezliği ve doğaüstüyle de ilişkilendirildiğini gösterir.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi

Kırmızı kurdele, bıçak ve ışık

Al Karısı korkusu, Anadolu’da zengin bir ritüel dünyasının oluşmasına neden olmuştur. Lohusa kadın, doğumdan sonraki kırk gün boyunca mümkün olduğunca yalnız bırakılmaz. Oda karanlık tutulmaz, gece ışık söndürülmez. Lohusanın başucuna Kur’an, muska, ayna, sarımsak ya da soğan asılır; yastığın altına bıçak, makas veya iğne konur. En yaygın uygulamalardan biri ise anne ve bebeğin başına kırmızı kurdele bağlamaktır.

Bu uygulamalar yalnızca batıl inançlar olarak değil, bilinmeyen bir tehlikeye karşı geliştirilen kolektif bir korunma refleksi olarak da okunabilir. Aynı zamanda İslamiyet öncesi inançların, İslami sembollerle harmanlanarak gündelik hayatta varlığını sürdürdüğünü gösterir.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (6)

Dünya mitolojilerindeki “kız kardeşleri”

Al Karısı figürü yalnızca Türk mitolojisine özgü, izole bir korku karakteri değildir. Benzer kadınsı ve kötücül varlıklar, dünyanın pek çok mitolojisinde karşımıza çıkar. Bu durum, doğum, annelik ve kadın bedeni etrafında şekillenen korkuların evrensel bir dile sahip olduğunu düşündürür.

Slav mitolojisindeki rusalkalar, genellikle suda yaşayan ve insanlara zarar verebilen dişi ruhlar olarak bilinir. Pek çok anlatıda bu varlıkların, ölü doğum yapmış ya da trajik biçimde hayatını kaybetmiş genç kadınların ruhları olduğu söylenir.

Batı Hristiyan folklorundaki succubuslar ise geceleri ortaya çıkan, özellikle erkekleri baştan çıkararak zarar veren dişi iblislerdir. Yahudi mitolojisindeki Lilith figürü de benzer bir çizgide yer alır. Rivayetlere göre Âdem’in ilk eşi olan Lilith, itaat etmeyi reddettikten sonra bebeklere ve gebe kadınlara musallat olan bir demon hâline gelir.

Bu figürlerin tamamında, kadınlık ve doğurganlık korku unsuru hâline getirilir; Al Karısı da bu ortak mitolojik dilin Anadolu’daki yansıması olarak okunabilir.

Türk Mitolojisinin Karanlık Yüzü Al Karısı Efsanesi (7)

Al Karısı aslında lohusa depresyonu muydu?

Modern tıbbın gelişmesiyle birlikte Al Karısı inancı gündelik hayattaki belirleyici gücünü büyük ölçüde yitirmiştir. Ancak efsane, kültürel hafızada yaşamaya devam eder; deyimlerde, halk anlatılarında ve korku sinemasında hâlâ karşımıza çıkar.

Bugünden geriye bakıldığında, Al Karısı anlatılarının lohusalık depresyonu ve doğum sonrası görülen psikolojik–fizyolojik rahatsızlıkları anlamlandırma çabasından doğmuş olabileceği düşünülür. Uykusuzluk, yoğun kaygı, halüsinasyonlar ve ani ruh hâli değişimleri gibi belirtiler, geçmişte doğaüstü bir varlıkla açıklanmış; Al Karısı efsanesi de bu bilinmezliğin mitolojik karşılığına dönüşmüştür.