Sümerler… Tarihin en eski uygarlıklarından biri. Mezopotamya’nın verimli topraklarında, günümüz Irak’ının kuzeyinde doğmuş bir medeniyet. Burada yazılmış binlerce tablet, çivi yazısıyla insanlığın ilk düşüncelerini, kanunlarını ve efsanelerini bize aktarır. İşte bu tabletlerde sıkça karşımıza çıkan isimlerden biri “Anunnaki”. Peki, bu varlıklar gerçekten var mıydı, yoksa yalnızca mitoloji mi? Yoksa Zacheria Sitchin’in önerdiği gibi uzaylılar mıydı?
Mitoloji mi, arkeolojik kayıt mı?
Anunnakiler ilk olarak Sümer tabletlerinde geçer. Enuma Eliş gibi kozmogonik (evrenin yaratılışıyla ilgili) metinlerde, göksel hiyerarşinin bir parçası olarak tasvir edilirler. Enlil, Enki, Ninmah, İnanna ve Marduk gibi figürler, insanlığı etkileyen tanrılar olarak sunulur. Tabletlerde anlatılanlar bazen oldukça fantastiktir: Tanrılar gökten inip tarımı öğretir, şehirler inşa eder, tufanları yönetir.
Ancak tarihsel ve arkeolojik perspektif, bu anlatıları “mitoloji” olarak sınıflandırır. Mezopotamya halkı, bu tanrıları doğa olaylarını açıklamak, toplumsal düzeni meşrulaştırmak ve kültürel hafızayı aktarmak için yaratmış olabilir. Bu açıdan, Anunnakiler modern bir Hollywood filmi gibi kurgu değil; ancak tarihsel olarak kesinlikle biyolojik varlıklar değiller.
Uzaydan geldikleri iddia edildi
Araştırmacı yazar Zacheria Sitchin, 20. yüzyılın sonlarında, Sümer tabletlerini kendi yorumuyla okudu ve Anunnakilerin Dünya’ya altın madenciliği için gelen uzaylı varlıklar olduğunu öne sürdü. Sitchin’in tezine göre, Anunnakiler genetik mühendislikle insanı yarattı; tanrılar aslında uzun ömürlü Nibiru gezegeninden gelen bir uzaylı ırktı.
Bu yorum, bilim dünyasında büyük tartışmalar yarattı. Akademisyenler, Sitchin’in Sümerce diline hâkim olmadığını ve çevirilerinde hatalar yaptığını belirtiyor. Tabletler genellikle mitolojik hikayeler, dini ritüeller ve kraliyet kayıtları içeriyor; ancak Sitchin’in ileri sürdüğü uzaylı-mekanik yorumu, arkeolojik delillerle desteklenemiyor. Yani bu teori, büyük ölçüde modern bir spekülasyon.
Arkeolojik gerçekler
Gerçek şu ki, Sümer tabletleri Londra’daki British Museum, Pennsylvania Üniversitesi Müzesi gibi yerlerde mevcut. Bu tabletler, Mezopotamya toplumunun inançlarını, mitlerini ve günlük yaşamını anlatıyor. Tabletlerde Nibiru’dan gelmiş uzaylılar yok; ancak tanrılar ve kozmik varlıklar, insanlar için önemli dersler ve uyarılar taşıyor.
Sümerlerin tabletlerinde yer alan bazı kozmik bilgiler, örneğin Güneş Sistemi’nin gezegenlerini tasvir edişi, modern astronomiyle şaşırtıcı paralellikler gösteriyor. Ancak bu durum, doğrudan uzaylı etkisine işaret etmiyor; daha çok gözlem ve mitolojik sembolizmin birleşimi olarak yorumlanıyor.
Mit ve modern efsane arasında
Anunnakiler, tarihsel olarak “gerçek uzaylılar” değiller; mitolojik ve kültürel figürlerdir. Ancak modern yorumlarla birleşince, hem bilim kurgusal bir evren yaratıyor hem de insanlık tarihine dair sorular sorduruyor: İnsanlık gerçekten kendi çabasıyla mı yoksa dış müdahale ile mi evrimleşti? Büyük tufanlar gerçekten oldu mu? Mit ve tarih ne kadar iç içe geçmişti?
Bilimsel açıdan net olan bir şey var: Arkeolojik veriler, Anunnakilerin uzaylı olmadığını söylüyor.