Görme, işitme, koku, tat ve dokunma… Yüzyıllardır insan algısının bu beş temel duyu üzerinden tanımlandığı düşünülüyordu. Ancak son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, bu yaklaşımın insan deneyimini açıklamakta yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Uzmanlara göre insan bedeni, çok daha karmaşık ve katmanlı bir algı ağıyla çevresini anlamlandırıyor.
Bilim insanları duyuları yeniden tanımlıyor
Nörobilim ve bilişsel bilim alanında yürütülen güncel araştırmalar, insanların 22 ile 33 arasında değişen sayıda ayrı duyusal sisteme sahip olabileceğine işaret ediyor. Bu sistemler arasında yalnızca dış dünyadan gelen uyarılar değil, vücudun kendi içinden gelen sinyaller de yer alıyor.
Araştırmacılar; denge hissi, vücut pozisyonunu algılama, sıcaklık, ağrı ve iç organlardan gelen sinyallerin de bağımsız duyular olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Algı tek başına çalışan kanallardan oluşmuyor
Oxford Üniversitesi Çaprazmodal Araştırma Laboratuvarı’ndan nörobilimci Charles Spence’e göre, insan algısı birbirinden kopuk duyuların toplamı değil. Aksine duyular sürekli etkileşim hâlinde çalışıyor. Hareket, mekân algısı, yeme davranışları ve hatta duygular bu çoklu etkileşim sayesinde şekilleniyor.
Bu yaklaşım, duyuların tek tek değil, bütünleşik bir sistem olarak ele alınmasını öneriyor.
Tat sandığımızdan daha karmaşık
Tat algısı, bu çok katmanlı sistemin en çarpıcı örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Dil yalnızca temel tatları ayırt edebiliyor. Ancak günlük hayatta deneyimlenen karmaşık tatlar; koku, dokunma ve ağız içindeki doku hissiyle birlikte oluşuyor.
Uzmanlara göre kahve, çilek ya da mango gibi aromaların “tadı”, aslında birden fazla duyunun eş zamanlı çalışmasının sonucu.
Beden farkındalığı da bir duyu olabilir
Bilim insanları, görmeden vücut konumunu algılamayı sağlayan propriyosepsiyon, denge ve yön hissini yöneten vestibüler sistem ile açlık, tokluk ve kalp atışı gibi içsel durumları izleyen interosepsiyonu da ayrı duyusal sistemler olarak değerlendiriyor.
Bazı araştırmalar, kişinin uzuvlarını “kendine ait” hissetmesini sağlayan bedensel aidiyet duygusunun da bağımsız bir algı sistemi olabileceğini ortaya koyuyor.
Duyular sanıldığından daha esnek
Deneysel çalışmalar, duyuların çevresel koşullara göre değişebildiğini gösteriyor. Yapılan bazı deneylerde, insanların yürürken duydukları ayak sesleri değiştirildiğinde kendilerini daha hafif ya da daha ağır hissettikleri gözlemlendi.
Başka bir çalışmada ise yüksek ortam gürültüsünün tat algısını etkilediği, tatlı ve tuzlu tatları bastırırken umami hissini güçlendirdiği tespit edildi. Uzmanlar, uçak yolculuklarında domates suyunun daha lezzetli gelmesini de bu duruma bağlıyor.
Beş duyu anlatısı yeterli değil
Araştırmacılara göre “beş duyu” kavramı sade ve öğretici olsa da, insan bedeninin her an gerçekleştirdiği karmaşık algısal süreçleri tam olarak yansıtmıyor. İnsanlar dünyayı tekil duyularla değil, birbirine bağlı ve sürekli etkileşim hâlindeki çok sayıda algı sistemiyle deneyimliyor.








