Yoğurt, sağlık deposu olması ve her öğüne eşlik edebilmesiyle mutfakların baş tacı. Peki, evde mayalarken hep bir önceki yoğurda ihtiyaç duyduğumuz bu besin, tarihte ilk kez nasıl ortaya çıktı? İşin sırrı, göçebe Türklerin yaşam pratiklerinde ve doğanın kendisinde saklı. İşte, M.Ö. 1600'lere dayanan, karınca yumurtasıyla başlayan ve bir kralı iyileştirerek Avrupa'da ünlenen yoğurdun ilginç hikayesi.
İlk maya: Karınca yumurtası
Tarihçilere ve anlatılara göre, yoğurdun keşfi tamamen doğal yollarla, Orta Asya'da göçebe Türkler tarafından gerçekleşti. Sütün, hayvan derilerinden yapılmış tulumlarda taşınırken, içine istemeden karışan karınca yumurtaları (veya bazı kaynaklara göre karınca yumurtası toprağı), sütün mayalanıp yoğurt haline gelmesini sağladı. Bu tesadüfi keşif, zamanla bilinçli bir üretim halini aldı.

Adı Türkçe'den geldi, dünyaya yayıldı
"Yoğurt" kelimesi tamamen Türkçe kökenlidir. Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ü Lügat-it-Türk ve Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig gibi temel eserlerde bu kelimeye rastlanır. Türklerin göçleri ve etkileşimleriyle birlikte bu lezzet ve ismi dünyaya yayıldı. İngilizcede "yogurt", Fransızcada "yaourt", Almancada "joghurt" denmesi bu kökene dayanır.
Fransa Kralı 1. Fransuva'yı iyileştiren ilaç: Yoğurt
Yoğurdun Avrupa'da tanınmasındaki en ilginç hikayelerden biri, 16. yüzyılda yaşandı. Fransa Kralı 1. Fransuva, ciddi bir ateşli ishal hastalığına yakalanmıştı. Dönemin Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen bir öneriyle krala yoğurt yedirildi ve kısa sürede iyileşti. Bu olay, yoğurdun Fransa'da ve ardından Avrupa'da önce bir ilaç, sonra da değerli bir besin olarak ünlenmesini sağladı.
Antik çağlardan gelen benzerleri
Yoğurda benzer süt ürünlerinin tarihi çok daha eskilere uzanıyor. Antik Hint kaynaklarında yoğurt ve bal karışımı "Tanrıların yemeği" olarak anılırken, Antik Yunan'da da "oxygala" adı verilen bir yoğurt benzeri tüketiliyordu. Ancak bugün bildiğimiz yoğurdun kökeni Orta Asya Türk göçebelerine dayandırılıyor.




