Bitcoin grafiklerine bakıp "Bu kadarı da olmaz" dediğimiz her an, tarih bize Hollanda'nın Altın Çağı'ndan acı bir tebessümle göz kırpıyor. 17. yüzyıl Hollanda'sı; Rembrandt'ın resim yaptığı, Doğu Hindistan Şirketi'nin (VOC) okyanuslardan servet taşıdığı, dünyanın en zengin ülkesiydi. Sermaye o kadar boldu ki, insanlar parayı nereye yatıracaklarını şaşırmışlardı. İşte bu "nakit bolluğu", tarihin ilk spekülatif balonunu şişirdi.

Konu ne altın ne petroldü. Sadece soğanlı bir çiçekti: Lale.

Hasta çiçeğin cazibesi: 'Semper Augustus'

Lale, Hollanda'ya Osmanlı İmparatorluğu'ndan (Kanuni Sultan Süleyman dönemi) gelmişti. Ancak Hollandalı tüccarları çıldırtan, doğada bulunan düz renkli laleler değildi. Onlar, yapraklarında alev desenleri olan, mor-beyaz veya kırmızı-beyaz çizgili "kırık" lalelerin peşindeydi.

İronik olan şuydu: Lale yapraklarına bu eşsiz desenleri veren şey aslında bir bitki virüsüydü (Mosaic Virus). Yani Hollandalılar, biyolojik olarak ölmekte olan, hasta bir çiçeğe servet ödüyorlardı. Bu türlerin en değerlisi, efsanevi "Semper Augustus" idi. Sadece tek bir soğanı için 12 dönüm arazi teklif ediliyordu.

Meyhanelerde kurulan borsa: "Rüzgar ticareti"

1636'ya gelindiğinde çılgınlık tabana yayıldı. Çiftçiler, hizmetçiler, bacacılar ve soylular... Herkes işini gücünü bırakıp lale tüccarı oldu. Ancak ortada büyük bir sorun vardı: Laleler sadece bahar aylarında (Nisan-Mayıs) yerinden sökülebilirdi. Yılın geri kalanında toprak altındaydılar.

Hollandalılar bu sorunu çözmek için modern finansın en riskli enstrümanını icat etti: Vadeli İşlem Piyasası (Futures Market).

Artık lalenin kendisi değil, "gelecek sezon teslim alınacak lale hakkı"nı temsil eden senetler satılıyordu. Bu ticaret resmi borsada değil, "College" adı verilen yerel meyhanelerde yapılıyordu. Alkolün su gibi aktığı bu ortamlarda, henüz topraktan çıkmamış, hatta belki de hiç çıkmayacak olan laleler el değiştiriyordu. Hollandalılar, elle tutulamayan bir malın ticaretini yaptıkları için bu sisteme "Windhandel" (Rüzgar Ticareti) adını verdiler.

Bir soğan = Bir hayat

Fiyatlar o kadar irrasyonel bir noktaya ulaştı ki, Amsterdam kayıtlarına göre nadir bir lale soğanı karşılığında şu "sepet" takas edilmişti:

  • 27 ton buğday ve 50 ton çavdar (Bir köyü doyurur)

  • 4 besili öküz, 8 domuz, 12 koyun

  • 2 fıçı şarap, 4 fıçı bira

  • 450 kilo peynir

  • Gümüş kupa, meşe ağacından yatak ve tam donanımlı bir gemi!

Trajikomik bir olay: Dönemin kayıtlarına göre bir denizci, tüccarın tezgahındaki değerli bir lale soğanını (Semper Augustus) sıradan bir soğan sanarak ringa balığının yanında yemişti. Yediği "soğan", gemisindeki tayfaların bir yıllık maaşına eşitti. Denizci hapse atıldı.

Balonun patlaması: "Daha büyük aptal" kalmadı

Finans teorisinde "Daha Büyük Aptal Kuramı" (Greater Fool Theory) vardır: Bir şeye değerinden fazla ödersiniz, çünkü onu sizden daha pahalıya alacak "daha büyük bir aptal" bulacağınızı düşünürsünüz.

3 Şubat 1637 günü, Haarlem kentindeki bir mezatta bu zincir koptu. Bir satıcı, lale senedi için fiyat verdi ama kimse el kaldırmadı. Sessizlik büyüdü. "Acaba bu kadar etmez mi?" şüphesi bir veba gibi yayıldı.

Panik satışı başladı. Herkes satmak istiyor, kimse almak istemiyordu. Likidite kurumuştu. Fiyatlar saatler içinde %95 ile %99 oranında çakıldı. Dün kağıt üzerinde milyoner olanlar, bugün ellerinde beş para etmez çiçek resimleriyle uyanmışlardı.

Sonuç: Devlet müdahalesi ve dersler

Kriz o kadar büyüdü ki Hollanda hükümeti araya girmek zorunda kaldı. Vadeli sözleşmelerin çoğu iptal edildi, borçlular sözleşme bedelinin sadece %3.5'ini ödeyerek yükümlülükten kurtuldu. Ancak güven bir kez sarsılmıştı.

Lale Çılgınlığı, insan psikolojisindeki FOMO (Fırsatı Kaçırma Korkusu) ve Sürü Psikolojisinin en net örneği olarak tarihe geçti. Bugün Bitcoin 60 bin dolardan 15 bin dolara düştüğünde veya emlak balonu patladığında ekonomistlerin aklına hep o kırmızı-beyaz çizgili hasta çiçek gelir: Semper Augustus.