Yıldız Kenter’in babası Ahmet Naci Bey, Çamlıca’da işlemeli tavanlı, bembeyaz saçaklı bir köşkte doğmuş, varlıklı ve aristokrat bir aileye mensuptu. Eğitimini İskoçya, Glasgow’da tamamlamış, rönesans prensi gibi yetiştirilmişti. Londra’da bir resepsiyonda karşılaştığı Olga Cynthia ise güzelliğiyle dikkat çeken İngiliz bir kadındı. Ahmet Naci Bey’in yüzündeki diş ağrısını fark eden Olga, adeta onun hayatına bir anda girdi.

Hyde Park’ta başlayan atlı geziler ve akşam yemekleri, ikilinin arasındaki büyüyen tutkuyu pekiştirdi. Ahmet Naci Bey, ülkesine dönmek zorunda olsa da aşkını bırakmak istemedi. “Benim karım ve çocuklarımın annesi olur musun?” diye soran genç adam, Olga’nın kalbini kazandı.

Yıldız Ve Müşfik Kenter’in Anne Babasının Büyük Aşk Hikayesi (2)

Her şeye rağmen aşk kazandı

Ancak aşk kolay değildi. Olga’nın bir oğlu vardı; Jack, küçük yaşta dul kalan annesinin yanında büyüyordu. Buna rağmen Ahmet Naci Bey, “Hiç sorun değil, birlikte gidiyoruz” diyerek Olga ve Jack’i Türkiye’ye götürdü. İkilinin Türkiye’ye gelişleri ise işgal yıllarına denk geliyordu. Üsküdar’a vapurla geçen aile, Boğaz’ın güzelliğine hayran kaldı; ancak babasının ailesi İngiliz anneye sıcak bakmadı.

Babaannenin söylediği “Yarısı yavrumun, yarısı yılan yavrusu” sözü, ailenin karşılaştığı önyargının simgesiydi. Olga, aşkı uğruna Müslüman oldu ve Bandırmalı Nadide adını aldı. Ne var ki yeni bir kanun, hariciyecilerin yabancı eşlerine izin vermiyordu. Ahmet Naci Bey, mesleğini bırakmayı göze alarak eşine sadık kaldı ve aileyi ayakta tuttu.

Yıldız Ve Müşfik Kenter’in Anne Babasının Büyük Aşk Hikayesi (1)

Fakirlik ve sevgi dolu bir ev

Ahmet Naci Bey’in mesleğini bırakmasıyla birlikte aile, fakirlikle tanıştı. Çamlıca’daki köşk ellerinden gitti, taşındıkları evlerse hep daha ucuz ve mütevazıydı. Ama evde her zaman bir sıcaklık vardı; sarhoş babaları ve İngiliz anneleriyle çocuklar, karmaşık ama sevgi dolu bir ortamda büyüdü. Babalarının alkolik yönleri olsa da, Ahmet Naci Bey’in ayık olduğu anlar mükemmel, şefkat dolu ve öğretici idi.

Annesi Nadide Hanım ise güçlü bir kadın olarak İngiliz devletinin çocukları eğitme tekliflerini geri çevirdi; “Çocuklarım Türk, babalarının yanında büyüyecekler” dedi. Fakirlik, karmaşa ve önyargılara rağmen aileyi ayakta tutan tek şey, aşk ve bağlılıktı.

Aşkın gücü

Tüm bu zorluklara rağmen, Ahmet Naci Bey ve Olga Cynthia’nın aşkı, Yıldız ve Müşfik Kenter’in hayatına yön verdi. Fakirlik, alkolizm ve önyargılara rağmen aileyi bir arada tutan, karşı konulamaz bir sevgi oldu. Yıldız, annesinden aldığı yaşama bağlılık ve özgüveni her zaman taşımış; babasının eksikleri ve hataları ise onu güçlü kılan dersler haline gelmiş.