Modern kablosuz iletişimin temelleri, II. Dünya Savaşı sırasında, bir Hollywood yıldızının dikkat çekici zihninde atıldı. Hedy Lamarr, bugün Wi-Fi ve Bluetooth gibi teknolojileri mümkün kılan "frekans atlamalı gizli iletişim sistemi"ni icat ederek, dünya teknoloji tarihine adını yazdırdı. Ancak bu deha uzun yıllar boyunca, maalesef ki "dünyanın en güzel kadını" olarak anılmaktan öteye gidemedi.

Set aralarında icat yapan bir yıldız
Hedy Lamarr, Viyana’da büyürken mühendislik merakını babasından alıyor. Babası, cihazların nasıl çalıştığını anlatmayı bir oyun hâline getirirken Lamarr’ın içindeki teknik sezgiyi besliyor. Henüz çocuk yaşlarda başlayan bu ilgi, Hollywood’da uzun ve yoğun film setleri arasında bile kaybolmuyor. Lamarr, setlerdeki boş zamanlarını yeni fikirler tasarlayarak, mekanik parçaları inceleyerek ve notlar alarak geçiriyor.
Görünürde ışıltılı bir Hollywood kariyeri olsa da Lamarr’ın zihni daima başka yerde çalışıyor: problemlerin çözümünde, teknoloji üretiminde ve insanların hayatını kolaylaştırabilecek sistemlerin tasarımında.

Düşman sinyalleri nasıl atlatılır?
II. Dünya Savaşı’nın başlarında Lamarr, besteci ve aynı zamanda teknik zekâya sahip bir mucit olan George Antheil ile ortak bir fikir geliştiriyor. O yıllarda radyo ile yönlendirilen torpidolar, düşman tarafından kolayca sinyal bozma (jamming) yöntemiyle etkisiz hâle getiriliyor. Bu da hem askeri operasyonların hem de sivil güvenliğin önemli bir açığı anlamına geliyor.
Lamarr ve Antheil, bu sorunu çözmek için radyo sinyalinin sürekli frekans değiştirdiği, yani “atladığı” bir sistem tasarlıyor. Böylece düşmanın tek bir frekansı bozarak iletişimi kesmesinin önüne geçiliyor. Bu buluş daha sonra “frekans atlamalı gizli iletişim sistemi” olarak patentleniyor. Kısacası, modern Wi-Fi, Bluetooth ve GPS teknolojilerinin temel prensipleri burada atılıyor.

Bir değil, birçok icat yaptı
Lamarr'ın dehası sadece bu sistemle sınırlı değildi. Akışkan trafik için yeni bir trafik ışığı tasarladı, suya atıldığında aromalı bir içeceğe dönüşen tabletler geliştirdi ve hatta aerodinamik oyuncaklar üzerinde çalıştı. Ancak dönemin erkek egemen teknoloji ve savunma sektörü, bir kadın mucidin çalışmalarını ciddiye almakta ve görünür kılmakta isteksizdi.
55 yıl sonra ödüllendirildi
Lamarr’ın geliştirdiği frekans atlama sistemi, patentinin süresi dolduktan sonra askeri iletişim sistemlerinde kullanılmaya başlanıyor. Ardından bu prensip, günümüz kablosuz teknolojilerinin mimarisine dönüşüyor. Bugün Wi-Fi bağlantımızın güvenli olmasını sağlayan temel fikir, Lamarr’ın savaş yıllarında tasarladığı sistemden geliyor.
1997’de Lamarr, yaşamının son dönemlerinde, bu icadı nedeniyle Electronic Frontier Foundation Pioneer Award ile onurlandırılıyor. Geç gelen bir teşekkür olsa da tarih, Lamarr’ın bilim ve teknolojiye yaptığı katkıyı sonunda teslim ediyor.

Hedy Lamarr’ın hikayesi ataerkinin bilim üzerindeki etkisini bize kanıtlar nitelikte
Hedy Lamarr’ın hikâyesi, ataerkil yapının bilimsel alanlardaki etkisini görünür kılıyor. Lamarr’ın teknik kapasitesi ve mühendislik becerileri uzun süre geri planda bırakılırken, kamuoyunun onu yalnızca “güzel” ve “Hollywood yıldızı” olarak tanımlaması yapısal bir soruna işaret ediyor. Bilimde kadınların yetkinliklerinin dış görünüş üzerinden geçersizleştirilmesi, sistemin köklü bir kalıbı olarak karşımıza çıkıyor.
Bu durum yalnızca Lamarr’a özgü değil; Rosalind Franklin’den Ada Lovelace’a, Katherine Johnson’dan Lise Meitner’a kadar birçok kadının katkılarının geç tanınması ya da erkek meslektaşlarının gölgesinde kalması benzer bir örüntüyü doğruluyor. Tarihsel anlatıların erkek merkezli işleyişi, kadınların bilimsel üretimindeki rolünü sürekli ikinci plana itiyor.
Lamarr’ın buluşlarının yıllarca rafa kaldırılması, bunun bireysel bir durum değil, sistematik bir sorun olduğunu gösteriyor. Ataerkil düzen, kadınların yeteneklerini görünmez kılarken, benzer başarıları erkekler çoğunlukla hemen ödüllendiriliyor.





