Dünya, 31 Ağustos 1997’de Paris’te yaşanan feci bir trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana’nın ardından derin bir üzüntüye boğulmuştu. Henüz 36 yaşında olan Diana, eşinden boşanalı henüz bir yıl olmuştu. Kısa bir süre önce ise Harrods mağazalarının sahibi Mohamed Al-Fayed’in oğlu Dodi Fayed ile yeni bir ilişkiye başlamıştı.
O yaz, Diana ve Dodi Fransa’da birlikte vakit geçiriyor ve hayatlarının yeni bir sayfasını açmak üzere oldukları izlenimini veriyordu. Ancak 31 Ağustos sabahı, çiftin içinde bulunduğu araç paparazziler tarafından takip edilirken Paris’teki Pont de l’Alma tünelinde bir destek sütununa çarptı. Çarpışma sonucu Dodi ve şoför hayatını kaybederken, sağlık ekipleri Diana’yı kurtarmak için saatlerce mücadele etti. Tüm müdahalelere rağmen Prenses, sabah saat 04:00 civarında yaşamını yitirdi.
O günden bu yana Diana, hem ailesi hem de halk tarafından anılmaya devam ediyor. Aynı zamanda popüler kültürde de yer buldu. Netflix’in The Crown dizisi, Diana’nın kamuoyunun gözündeki hayatını ve dünya genelinde yarattığı etkiyi ekranlara taşıdı.
Prenses Diana Nasıl Öldü?
Prenses Diana, Paris'teki Pont de l'Alma tünelinde geçirdiği araba kazasında aldığı ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.
Prenses, Dodi ile birlikte Paris'teyken, çiftin fotoğrafını çekmek isteyen paparazziler, seyahat ettiği aracı takip ediyordu.
Daha sonra sarhoş olduğu anlaşılan arabanın şoförü Henri Paul, fotoğrafçılardan kaçınmak amacıyla Seine Nehri'nin yanındaki bir tünele girdi. Ancak araç, saatte 121 mil (yaklaşık 195 km) hızla giderken hızla kontrolü kaybetti.
Dodi ve Paul olay yerinde hayatını kaybederken, Diana derhal Pitié-Salpêtrière Hastanesi'ne kaldırıldı. Doktorlar saatlerce kalp masajı ve elektrik şokuyla kalbini yeniden çalıştırmaya çalıştı ancak iç kanamayı durduramayınca, Reuters'ın aktardığına göre, "ortak mutabakatla" müdahaleye son verme kararı aldılar. Prensesin ölümü ilan edildi.
Halk, Prenses Diana'nın Ölümüyle Yıkıldı
"Halkın Prensesi" lakabı takılan Diana'nın beklenmedik ve trajik kaybı, sadece Birleşik Krallık'ı değil, tüm dünyayı derinden sarsan bir şok dalgası yarattı. Bu tepki, modern tarihte bir halk figürü için görülmüş en büyük, en duygusal ve en organize toplu yas hareketlerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Haberin yayılmasının ardından saatler içinde, binlerce kişi elinde çiçekler, mumlar, el yazısı notlar ve kişisel eşyalarla Buckingham Sarayı'nın dışındaki alana akmaya başladı. Bu, planlanmış bir çağrıdan ziyade, tamamen organik ve kitlesel bir içgüdüydü.
Sarayın demir kapıları, metrelerce yüksekliğe ulaşan bir çiçek yığınının altında kayboldu. Kokteyl güller (Diana'nın en sevdiği çiçek), karanfiller, laleler ve sayısız buket, soğuk saray taşlarını sıcak ve renkli bir örtüye dönüştürdü.
Prens Charles, 2004 Yılında Diana’nın Ölümüyle İlgili Sorgulandı
Prenses Diana'nın ölümünden yıllar sonra, İngiliz Metropolitan Polisi ölümüyle ilgili bir soruşturma başlattı ve Prens Charles'ı sorgulamak üzere ifadesine başvurdu.
Eski uşağı tarafından İngiliz medyasına sızdırıldığı iddia edilen, 1995 tarihli bir notta Diana'nın, "Kocam, benim arabamda 'bir kaza' planlıyor, fren arızası ve ciddi kafa yaralanması" yazdığı öne sürüldü.
Bu, Diana'nın, Charles'ın o dönemde Prens William ve Prens Harry'nin dadısıyla evlenebilmek için bir kaza planlıyor olabileceğine inandığı spekülasyonlarını ateşledi.
Soruşturmadan herhangi bir sonuç çıkmadı.
Prenses Diana'nın Son Sözleri
2015 yılında itfaiyeci Xavier Gourmelon, The Independent'a verdiği bir röportajda Prenses Diana'nın son sözlerini açıkladı. Gourmelon, Diana'nın kısa bir süreliğine bilincinin yerine geldiğini ve "Aman Tanrım, ne oldu?" diye sorduğunu söyledi.
Gourmelon aynı zamanda, göğüs kompresyonları uyguladıktan sonra Diana'yı hayata döndüren kişilerden biriydi. O zamanlar Diana'nın iyileşeceğini düşünüyordu. "Elbette bir rahatlama oldu çünkü bir ilk müdahaleci olarak hayatları kurtarmak istersiniz - ve ben de yaptığımı sanmıştım" dedi.
Ertesi gün Diana'nın öldüğünü öğrenmenin "çok üzücü" olduğunu ve "Şimdi biliyorum ki ciddi iç yaralanmalar varmış, ama o olay hala aklımda. O gecenin anısı sonsuza kadar benimle kalacak" ifadelerini kullandı.
The Crown dizisinin 6. sezonu, Diana'nın ölümünden önceki son anlarını, o sırada İskoçya'daki Balmoral Kalesi'nde bulunan Prens Harry ve Prens William ile yaptığı telefon görüşmesini de içerecek şekilde işledi. Bu kurgusal telefon görüşmesi, Harry ve William'ın 2017 yapımı "Diana, Annemiz: Hayatı ve Mirası" belgeselinde değindikleri gerçek bir anı temsil ediyordu.
William, telefon görüşmesi hakkında, "Harry ve ben aceleyle 'sonra görüşürüz' demek için can atıyorduk. Şimdi olacakları bilseydim, tabii ki bu kadar kayıtsız ve her şeye boş vermezdim" dedi.
Harry ise, "Ne söylediğimi tam olarak hatırlayamıyorum, ama hatırladığım tek şey, telefon görüşmesinin ne kadar kısa olduğuna muhtemelen hayatım boyunca pişman olmam" diye ekledi.
