Tıp dünyası yüzyıllardır "Placebo etkisini" (içinde etken madde olmayan bir ilacın hastayı iyileştirmesi) biliyor ve tedavilerde kullanıyor. İnsan zihni, iyileşeceğine inandığında vücut kendi eczanesini devreye sokuyor. Ancak madalyonun bir de karanlık, korkutucu ve ölümcül yüzü var: Nocebo Etkisi.

Latince "Sana zarar vereceğim" anlamına gelen Nocebo, kişinin hasta olacağına veya zarar göreceğine inanması sonucunda, fiziksel olarak hiçbir neden yokken gerçekten hastalanması, acı çekmesi ve hatta ölmesi durumunu tanımlıyor.

İnanarak intihar eden adam

Nocebo etkisinin gücünü gösteren en çarpıcı ve literatüre geçmiş vaka, ABD'de bir ilaç deneyinde yaşandı. Derek Adams adlı bir hasta, ağır depresyon tedavisinde kullanılan yeni bir ilacın klinik deneyine katıldı. Bir gün kız arkadaşıyla kavga ettikten sonra, intihar etmek amacıyla elindeki tüm hapları (29 adet) yuttu.

Kısa süre sonra pişman olup hastaneye koştuğunda durumu vahimdi. Yere yığılmış, titriyor ve zorlukla nefes alıyordu. Tansiyonu 80/40'a düşmüş, nabzı dakikada 110 atıyordu. Doktorlar onu hayatta tutmak için saatlerce serum verdi ancak tansiyonu bir türlü düzelmedi.

Tam o sırada, deneyi yürüten doktor odaya girdi ve gerçeği açıkladı: "Derek, sen 'plasebo grubundaydın'. İçtiğin hapların içinde ilaç yoktu, onlar sadece zararsız şekerli tabletlerdi."

Bu cümleyi duyan Derek'in vücudu, inanılmaz bir hızla tepki verdi. 15 dakika içinde tansiyonu normale döndü, titremesi geçti ve ayağa kalktı. Derek zehirlenmemişti; beyni "aşırı doz aldığına" o kadar inanmıştı ki, vücudu biyolojik olarak ölüm sürecini başlatmıştı.

"Yan etkileri okumayın!"

Araştırmalar, Nocebo etkisinin günlük hayatta da sıkça karşımıza çıktığını gösteriyor. Özellikle ilaç prospektüslerini (kullanma talimatı) dikkatle okuyan hastaların, yan etkileri yaşama ihtimali çok daha yüksek.

İtalya'da yapılan bir araştırmada, prostat ilacı (Finasterid) verilen hastalar iki gruba ayrıldı. Birinci gruba ilacın "cinsel işlev bozukluğu" yapabileceği söylendi, ikinci gruba ise hiçbir şey söylenmedi. Sonuç şaşırtıcıydı: Yan etki uyarısı yapılan hastaların %44'ü bu sorunu yaşarken, uyarılmayan grupta bu oran sadece %15'te kaldı. Yani sorunların üçte ikisi ilaçtan değil, "beklentiden" kaynaklanıyordu.

Aynı etki ağrı deneylerinde de görüldü. Hastalara "birazdan vereceğimiz elektrik akımı canınızı yakacak" denildiğinde, aslında hiç akım verilmese bile beyinlerinin ağrı merkezinin (talamus ve korteks) aktifleştiği MR görüntüleriyle kanıtlandı.

Voodoo ölümü bilimsel mi?

Antropologlar, bazı kabilelerde görülen "büyü ölümü" (Voodoo Death) olaylarının aslında aşırı bir Nocebo etkisi olduğunu belirtiyor. Kişi lanetlendiğine ve öleceğine o kadar derinden inanıyor ki, vücut yoğun stres altına giriyor.

Sürekli salgılanan aşırı adrenalin ve kortizol; damarları büzüyor, kalp ritmini bozuyor ve sonunda kan basıncının aniden düşmesine (vagal şok) neden oluyor. Sonuç: Korkudan kaynaklanan kalp durması. Walter Cannon buna "sempatik sinir sisteminin aşırı uyarılması" adını veriyor.

Nocebo etkisi, beynimizin sadece bir organ değil, tüm biyolojimizi yöneten, bizi vezir de rezil de edebilecek en güçlü mekanizma olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Zihninize ne eker, neye inanırsanız, bedeniniz onu biçiyor.