İktidar değişikliği durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen yargılanması hukuken mümkün değildir. Anayasa’nın 105. maddesi gereği, cumhurbaşkanının görevdeki veya görevden ayrıldıktan sonraki fiilleri nedeniyle yargılanabilmesi için savcıların doğrudan soruşturma açma yetkisi yoktur. Yargı yolunun açılabilmesi için TBMM’de sırasıyla 301 (önerge), 360 (komisyon) ve Yüce Divan’a sevk için 400 milletvekilinin (üçte iki çoğunluk) oyu şarttır. Bu meclis çoğunluğu sağlanmadan herhangi bir yargı süreci başlatılamaz.
Normal vatandaştan tamamen ayrılıyor
Türkiye siyasetinin en hararetli tartışma konularından biri olan bu mesele, kamuoyundaki "iktidar değişirse savcılar hemen harekete geçer" algısının aksine, tamamen meclis aritmetiğine bağlı bir süreçtir. Türk hukuk sistemi, cumhurbaşkanına "ömür boyu süren" bir koruma zırhı sağlamakta ve bu süreç normal vatandaşların yargılanma usullerinden tamamen ayrılmaktadır.

Mevcut anayasaya göre yargılama yolu nasıl açılır?
2017 referandumu ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yürütmenin başı olan cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu yeniden düzenledi. Buna göre, cumhurbaşkanı hakkında bir suç işlediği iddiasıyla soruşturma açılabilmesi için cumhuriyet savcılarının re’sen (kendiliğinden) harekete geçme, ifadeye çağırma veya dosya hazırlama yetkisi bulunmuyor.
Sürecin başlayabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) nitelikli çoğunluk gerekiyor. Bu mekanizma şu üç kritik aşamadan oluşuyor:
- Soruşturma önergesi: Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu olan 301 milletvekilinin imzasıyla soruşturma açılması istenebiliyor.
- Soruşturma açılması kararı: Önergenin kabul edilmesi ve soruşturma komisyonunun kurulabilmesi için üye tamsayısının beşte üçü, yani 360 milletvekilinin "evet" oyu vermesi gerekiyor.
- Yüce Divan’a sevk: Komisyon raporunun ardından, cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi sıfatıyla Yüce Divan’da yargılanabilmesi için üye tamsayısının üçte ikisi, yani 400 milletvekilinin oyu şart koşuluyor.
Görev süresi bittikten sonra koruma kalkıyor mu?
Kamuoyunda en sık düşülen yanılgılardan biri, cumhurbaşkanının görev süresi dolduğunda veya seçimi kaybettiğinde bu zırhın kalkacağı yönündedir. Ancak Anayasa’nın 105. maddesi, cumhurbaşkanının görevde bulunduğu süre içindeki eylemleriyle ilgili olarak, görevi bittikten sonra da aynı usullere tabi olduğunu hükme bağlıyor.

Yani Recep Tayyip Erdoğan veya herhangi bir cumhurbaşkanı, görevi bıraktıktan yıllar sonra dahi, görev dönemine ilişkin bir suçlamayla karşılaşırsa, savcılar doğrudan soruşturma açamıyor. Yine TBMM’de 301, 360 ve 400 oy oranlarının bulunması ve meclisin soruşturma izni vermesi gerekiyor.
2017 değişikliği ve sistemin kilitlenmesi
Anayasa hukukçularına göre mevcut tablo, yetki ve sorumluluk dengesindeki makasın açılmasından kaynaklanıyor. 2017 değişikliğiyle yürütme yetkileri cumhurbaşkanında toplanırken, denetleme ve yargılama mekanizmaları zorlaştırıldı. Geçmiş sistemlerdeki bakanlar kurulu kolektif sorumluluğunun yerine, tek kişilik yürütme ve ona bağlı bürokrasi modeli getirildi. Ancak yargılama eşiğinin Yüce Divan için 400 vekile çıkarılması, fiili bir dokunulmazlık alanı yarattı.
Olası bir değişimde süreç nasıl ilerleyebilir?
İktidar değişikliği durumunda sürecin "yukarıdan aşağıya" değil, "aşağıdan yukarıya" işleyebileceği öngörülüyor. Cumhurbaşkanını doğrudan hedef alan bir yargılamanın anayasal kilitler nedeniyle mümkün olmaması durumunda, sürecin şu şekilde ilerlemesi bekleniyor:
- Bürokrasi ve alt kademeler: Yargılamaların, anayasal koruma zırhına sahip olmayan üst düzey bürokratlar, ihale süreçlerindeki kamu görevlileri ve bakanlık alt kadrolarından başlayabileceği belirtiliyor.
- Bakanlar: Bakanlar da cumhurbaşkanı gibi meclis soruşturmasına tabi olsa da, siyasi dengelerin değişmesiyle haklarında soruşturma komisyonu kurulması daha olası görülüyor.
- Meclis aritmetiğinin değişimi: Ancak cumhurbaşkanlığı makamına uzanacak bir hukuki süreç için, meclis dağılımının Yüce Divan yolunu açacak 400 sayısına ulaşması veya anayasa değişikliği ile bu sistemin revize edilmesi gerekiyor.

"Hemen yargılayacağız" söylemi gerçeklikten kopuk
Uzmanlar, iktidar değişimi sonrası aceleyle ve hukuki altyapısı olmadan başlatılacak yargı süreçlerinin "siyasi rövanş" algısı yaratabileceği konusunda uyarıyor. Yargının siyasallaşması eleştirilerinin odağındaki bir sistemde, yeni dönemin de yargıyı bir sopa olarak kullanması, hukuk devleti ilkesine zarar verebilir.
Bu nedenle pek çok anayasa hukukçusu, kişilerden ziyade sisteme odaklanılması gerektiğini, Hakikatleri Araştırma Komisyonları kurulmasını, şeffaflığın sağlanmasını ve Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yapısının değiştirilerek yargı bağımsızlığının temin edilmesini öncelikli adım olarak görüyor. Mevcut tabloda anayasa değişmeden veya mecliste ezici bir çoğunluk sağlanmadan, muhalefet partilerinin yaptığı "hemen yargılama" söylemi, hukuki bir gerçeklikten çok siyasi bir vaat olarak kalıyor.





