İnsanlık tarihinin en büyük başarısı olarak kabul edilen 1969 Ay'a iniş görevi, televizyonlarda Neil Armstrong’un kahramanlığıyla izlenirken, arka planda tarihin en kirli ve en pragmatik anlaşmalarından biri yatıyordu. İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde, Berlin harabeye dönerken ve Nazi Almanyası çökerken, Müttefik kuvvetleri arasında sessiz ama şiddetli bir başka savaş başlamıştı: "Beyin Avı." ABD istihbaratı, Sovyetler Birliği'nin eline geçmemesi gereken ölümcül teknolojilerin, yani V-2 roketlerinin ve biyolojik silahların yaratıcılarını ele geçirmek istiyordu. Ancak ortada büyük bir sorun vardı; bu dâhilerin çoğu, insanlık suçu işlemiş fanatik Nazilerdi. İşte bu noktada Amerikan hükümeti, etik değerleri bir kenara bırakıp, "Paperclip Harekâtı" (Operation Paperclip) düğmesine bastı.

Başkan Truman’ı bile kandıran bürokratik oyun
Harekâtın adı, masum bir kırtasiye malzemesinden, "ataş"tan geliyordu ama temsil ettiği şey korkunçtu. Başkan Harry Truman, Alman bilim insanlarının işe alınmasına onay verirken kesin bir şerh koymuştu: "Aktif Nazi geçmişi olanlar ve savaş suçluları asla ülkeye sokulmayacak." Ancak Ortak İstihbarat Hedefleri Ajansı (JIOA), Sovyet tehdidini o kadar büyük görüyordu ki, Başkan’ın emrini çiğnemekten çekinmedi. İstihbarat subayları, Wernher von Braun gibi üst düzey Nazi bilim insanlarının dosyalarındaki "tehlikeli" geçmişleri temizledi, suç kayıtlarını yok etti ve dosyalarına temiz birer özgeçmiş "ataşladı." Böylece, Londra'yı yerle bir eden roketleri tasarlayan, toplama kamplarında binlerce kölenin ölümünden sorumlu olan SS subayları, bir gecede "ABD'nin sadık bilim insanları" olarak aklanıp Teksas ve New Mexico'daki askeri üslere taşındı.

V-2 roketlerinden Satürn V'e uzanan kanlı yol
Bu operasyonun en parlak ama en tartışmalı figürü şüphesiz Wernher von Braun’du. Bugün NASA’nın "efsanevi mühendisi" ve insanı Ay’a götüren Satürn V roketinin babası olarak tanınan von Braun, aslında Nazi Partisi üyesi bir SS binbaşısıydı. Almanya’da geliştirdiği V-2 roketleri, savaş sırasında binlerce sivilin üzerine ölüm yağdırmıştı. Daha da vahimi, bu roketlerin üretildiği Dora-Mittelbau yeraltı fabrikasında, von Braun’un gözetimi altında çalıştırılan 20 binden fazla esir, açlıktan ve ağır şartlardan hayatını kaybetmişti. Ancak ABD için bu "detayların" bir önemi yoktu. Von Braun, Nürnberg Mahkemeleri'nde yargılanıp asılmak yerine, Time dergisine kapak oldu, Disney ile uzay belgeselleri çekti ve Amerikan rüyasının bir parçası haline getirildi. Kendisine geçmişi sorulduğunda ise sadece "Bilimin ahlakı yoktur" diyerek savunma yapıyordu.

Uzay tıbbının babası mı yoksa Dachau kasabı mı?
Paperclip Harekâtı sadece roket mühendislerini değil, korkunç tıbbi deneyler yapan doktorları da kurtardı. "Uzay Tıbbının Babası" olarak anılan ve ABD Hava Kuvvetleri için basınç odalarını, oksijen maskelerini geliştiren Dr. Hubertus Strughold, bu karanlık listenin başındaydı. Teksas'ta saygın bir bilim insanı olarak emekli olan ve adına kütüphaneler kurulan Strughold’un, savaş sırasında Dachau Toplama Kampı’ndaki mahkumlar üzerinde vahşi deneyler yaptığı yıllar sonra ortaya çıktı. Mahkumları buzlu sulara sokarak donma tepkilerini ölçen, basınç odalarında ciğerlerini patlatan bu "doktorlar", elde ettikleri verileri Amerikan havacılığını geliştirmek için kullandılar. ABD ordusu, bu verilerin kaynağının işkence olduğunu bilmesine rağmen, Soğuk Savaş'ta avantaj sağlamak uğruna bu suçları görmezden geldi.

Soğuk Savaş'ın gölgesinde ahlaki iflas
Toplamda 1.600'den fazla Alman bilim insanı, mühendis ve teknisyen bu operasyonla ABD'ye kaçırıldı. Bu beyin göçü, ABD'ye jet uçaklarını, balistik füzeleri ve Ay yolculuğunu hediye etti; ancak bedeli Amerikan adalet sisteminin ve etik değerlerinin iflası oldu. Yıllar sonra bu dosya açıldığında, operasyonu savunan yetkililerin argümanı değişmemişti: "Eğer biz almasaydık, Sovyetler alacaktı ve dünya çok daha kötü bir yer olacaktı." Tarih, Ay'a ayak basan astronotları alkışlarken, onları oraya taşıyan roketlerin projesinin aslında Hitler'in "İntikam Silahı" (Vergeltungswaffe) olduğunu ve rampanın harcında binlerce köle işçinin kanının bulunduğunu asla unutmadı. Paperclip Harekâtı, bilimin her zaman "ilerleme" anlamına gelmediğinin, bazen de "örtbas" anlamına gelebildiğinin en somut kanıtı olarak arşivlerdeki yerini koruyor.






