Otizm spektrum bozukluğu uzun yıllar boyunca daha çok erkek çocuklar üzerinden tanımlandı. Uzmanlara göre bu yaklaşım, kız çocukları ve kadınlarda otizmin fark edilmesini zorlaştırdı. Tanı kriterlerinin erkek davranışları temel alınarak oluşturulması, kızlarda görülen belirtilerin çoğu zaman gözden kaçmasına neden oldu.
Erkek çocuklar değerlendirmeye daha sık yönlendiriliyor
Araştırmalar, erkek çocukların otizm şüphesiyle değerlendirmeye alınma oranının kız çocuklara kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Kız çocuklarında görülen belirtiler ise sıklıkla sosyal kaygı, yeme bozukluğu ya da kişilik özellikleriyle ilişkilendiriliyor. Bu durum, tanı sürecinin gecikmesine yol açabiliyor.
Tanı kriterleri davranış farklılıklarını yeterince kapsamıyor
Uzmanlar, mevcut tanı kriterlerinin daha çok dışa dönük ve belirgin davranışları esas aldığını belirtiyor. Erkek çocuklarda bu belirtiler daha net gözlemlenirken, kız çocuklarında otizm daha farklı biçimlerde ortaya çıkabiliyor. Bu farklılıklar değerlendirme sürecinde yeterince dikkate alınmayabiliyor.
İçe dönük tepkiler sorun olarak görülmeyebiliyor
Kız çocukları yaşadıkları zorlukları çoğu zaman sessizleşerek ve geri çekilerek ifade ediyor. Bu durum çevredeki yetişkinler tarafından “utangaçlık” ya da “çekingenlik” olarak yorumlanabiliyor. Aynı davranışlar erkek çocuklarda görüldüğünde ise daha hızlı şekilde uzman değerlendirmesine yönlendirilebiliyor.
Maskeleme davranışı tanıyı geciktiriyor
Kız çocuklarının küçük yaşlardan itibaren sosyal uyum sağlamak için davranışlarını gizlemeyi öğrenmesi, otizmin fark edilmesini zorlaştırıyor. Uzmanlara göre bu durum, otizm belirtilerinin dışarıdan daha az görünür olmasına neden oluyor.
Birçok kadın tanıyı yetişkinlikte alıyor
Otizm tanısı alan kadınların önemli bir bölümü, doğru teşhise ancak yetişkinlik döneminde ulaşabiliyor. Tanı süreci, yaşanan zorlukların nedenini anlamayı sağlarken, tanının gecikmiş olması geçmiş deneyimlere yönelik sorgulamaları da beraberinde getiriyor.
Duyusal hassasiyetler değerlendirmelerde öne çıkıyor
Son yıllarda yapılan çalışmalar, kız çocuklarında duyusal hassasiyetlerin daha sık görülebileceğini gösteriyor. Parlak ışıklar, yüksek sesler ve dokunsal rahatsızlıklar gibi unsurların değerlendirme süreçlerinde daha fazla dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.
Uzmanlar, otizmin yalnızca erkek çocukları etkileyen bir durum olmadığını vurguluyor. Kız çocukları ve kadınlarda da otizmin görülebileceğinin kabul edilmesi, tanı ve destek süreçlerinin daha kapsayıcı hale gelmesi açısından önem taşıyor.