Tüp mide ameliyatı (sleeve gastrektomi), ileri derece obeziteyle mücadelede en sık başvurulan cerrahi yöntemlerden biri. Midenin yaklaşık yüzde 80’inin alınmasıyla gerçekleştirilen bu operasyon, iştahı azaltarak kilo kaybını hızlandırmayı hedefliyor. Ancak her cerrahi müdahalede olduğu gibi, tüp mide ameliyatının da özellikle ileri derece obez bireyler için ciddi zorlukları ve riskleri bulunuyor.
Ameliyat sonrası ilk günler: Sandığınızdan daha zor
Her ne kadar laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılsa da tüp mide ameliyatı büyük bir cerrahi girişim. Ameliyat sonrası ilk günlerde en çok karşılaşılan sorunların başında şiddetli mide ağrıları ve gaz sancıları geliyor. Gaz çıkarmak, özellikle ilk haftalarda hastalar için oldukça zorlayıcı olabiliyor. Bu süreçte bol yürüyüş yapmak rahatlatıcı olsa da ağrı tamamen geçmiyor.
Buna bir de halsizlik ve mide hassasiyeti eklendiğinde, ameliyat sonrası toparlanma süreci birçok kişi için beklenenden daha yavaş ilerleyebiliyor.
Su içmek bile mücadeleye dönüşebiliyor
Ameliyat sonrası en büyük şaşkınlıklardan biri, sıvı alımındaki zorluk oluyor. Eskiden “lıkır lıkır” içilen su, artık küçük yudumlarla ve zamana yayılarak tüketilebiliyor. Birçok hasta için eski rahat su içme düzenine dönebilmek en az iki yılı bulabiliyor.
Bu durum, özellikle yaz aylarında susuzluk hissini daha da zorlayıcı hâle getirebiliyor.
Katı–sıvı ayrımı: Günlük hayatta en zor alışkanlık
Tüp mide ameliyatı sonrası hastaların uyması gereken en katı kurallardan biri de katı ve sıvı tüketimi arasında en az 30 dakika olması. Yemekten önce ya da sonra su içmek mideyi zorladığı için bu kural uzun süre ihlal edilemiyor. Ancak pratikte bu durum günlük hayatı oldukça zorlaştırıyor.
Özellikle dışarıda yemek yerken ya da sosyal ortamlarda bu kurala uymak zamanla stres yaratabiliyor. Katı–sıvı ayrımına alışmak aylar alabiliyor ve pek çok kişi bu süreci ameliyatın en zorlayıcı alışkanlık değişimlerinden biri olarak tanımlıyor.
Beslenme dönemleri: Sabır testi
Tüp mide ameliyatı sonrası beslenme süreci katı kurallarla ilerliyor. İlk iki hafta sadece sıvı beslenme uygulanıyor. Bu dönemde çoğu kişi çiğnemeyi ciddi anlamda özlüyor. Ardından püre dönemine geçiliyor ancak bu da sanıldığı kadar kolay olmuyor.
İki hafta sonra ilk kez peynir gibi yumuşak bir besin denendiğinde, midenin bunu kabul etmemesi oldukça yaygın bir durum. Küçücük miktarlar bile rahatsızlık hissi yaratabiliyor. Yeni mideye alışmak zaman, sabır ve disiplin gerektiriyor. Buna ek olarak kabızlık gibi sindirim problemleri de oldukça yaygın.
Küçük porsiyonlar ve yavaş yemek zorunluluğu
Ameliyat sonrası çok küçük porsiyonlara alışmak gerekiyor. Daha fazla yemek isteseniz bile yiyemeyeceksiniz. Hızlı yemek yemek ise yalnızca rahatsızlık değil, şiddetli ağrıya ve hatta kusmaya yol açabiliyor. Üstelik ameliyat sonrası kusmak, çoğu hastanın anlattığına göre son derece can yakıcı bir deneyim.
Hızlı kilo kaybının bedeli
Hızlı kilo kaybı her zaman estetik bir sonuç doğurmuyor. Süreç ilerledikçe birçok kişide cilt sarkmaları, kas kaybı ve yüzde çökme görünümü ortaya çıkabiliyor.
İlk bir ay çay ve kahve yasak; bu, özellikle alışkanlıkları olanlar için oldukça zorlayıcı bir dönem. Alkol ve sigara ise yaklaşık bir yıl boyunca yasak. Özellikle ilk haftalarda kaçak riskini önlemek için bu maddeler kesinlikle tüketilmemeli.
Psikolojik zorluklar görmezden gelinmemeli
Tüp mide ameliyatı sadece bedeni değil, psikolojiyi de derinden etkiliyor. Yemeğin artık duygusal boşluğu dolduramaması, bazı kişilerde depresyon ve anksiyeteye yol açabiliyor. Kilo kaybı yaşanırken bir yandan da eski alışkanlıkların kaybı, kimlik ve rutin değişimiyle birleşebiliyor.
Bu noktada psikolojik destek, en az diyet ve egzersiz kadar önemli hâle geliyor.
Kalıcı çözüm değil, bir araç
Tüp mide ameliyatı, tek başına kalıcı bir çözüm değil; bir araç. Beslenme kurallarına uyulmaması, hareketsiz yaşam ve psikolojik yeme alışkanlıklarının devam etmesi durumunda kilo geri dönüşü riski bulunuyor. Yapılan araştırmalar da uzun vadede belirli bir oranda hastanın yeniden kilo alabildiğini gösteriyor.








