Yale Üniversitesi’nin modern mimarisiyle ünlü Beinecke Nadir Kitaplar Kütüphanesi’nin loş koridorlarında, "MS 408" envanter koduyla saklanan küçük bir kitap, 21. yüzyılın teknolojik kibrine meydan okumaya devam ediyor. Dışarıdan bakıldığında yıpranmış bir Orta Çağ el yazmasını andıran bu eser, kapağı aralandığı andan itibaren insanı gerçeklik algısından koparan bir bilinmeze sürüklüyor. Karbon-14 testlerinin kesin olarak 1404 ile 1438 yılları arasına tarihlediği dana derisi parşömenler üzerine, demir mazı mürekkebiyle yazılan bu metin, tam 600 yıldır suskunluğunu koruyor. Kitabın ürkütücü yanı sadece okunamaması değil; aynı zamanda varoluş amacıdır. Kitap, 1912 yılında İtalya’daki bir Cizvit kolejinde Polonyalı sahaf Wilfrid Voynich tarafından keşfedildiği günden bu yana, dilbilimcilerden matematikçilere kadar herkesi çaresiz bıraktı. Çünkü Voynich Yazması, yeryüzünde konuşulan hiçbir dile benzemeyen, tamamen kendine özgü bir alfabeyle ve soldan sağa akan akıcı bir el yazısıyla kaleme alınmış durumda.
Dünyada eşi benzeri olmayan bir evrenin ansiklopedisi
Yazmanın içeriği incelendiğinde, okuyucuyu metinden daha fazla rahatsız eden detaylar, sayfalara serpiştirilmiş olan ve "başka bir dünyaya" aitmiş gibi duran illüstrasyonlardır. Kitabın botanik bölümünde yüzlerce bitki çizimi yer alır; ancak kök yapıları, yaprak formları ve çiçek açma biçimleri incelendiğinde, bu bitkilerin hiçbiri Dünya florasındaki herhangi bir türle eşleşmemektedir. Sanki yazar, Dünya'da olmayan bir doğayı resmetmiş veya halüsinatif bir botanik bahçesi yaratmıştır. Daha da karmaşık olan "biyolojik" bölümde ise, birbirine bağlı tüplerden ve borulardan akan yeşil sıvıların içinde yıkanan, karınları şiş (belki hamile) çıplak kadın figürleri görülür. Bu çizimlerin simya ile mi, dönemin tıp anlayışıyla mı yoksa okült bir ritüel ile mi ilgili olduğu sorusu, metin okunamadığı için yüzyıllardır havada asılı kalmaktadır. Astrolojik haritalarda bile bilinen burç sembollerine benzeyen ama yıldız konumları tamamen farklı olan diyagramlar kullanılmıştır.
Tarihin en usta şifre kırıcıları bu kitapta delirdi
Yazma, 20. yüzyıl boyunca dünyanın en parlak kriptologları için bir saplantı ve mezarlık haline gelmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda Japonların en karmaşık askeri şifrelerini (Purple Code) çözen ve modern NSA’in (Ulusal Güvenlik Ajansı) kurucularından sayılan efsanevi şifre kırıcı William Friedman, kariyerinin en parlak dönemini ve emekliliğini bu kitabı çözmeye adamıştır. Friedman ve ekibi, metnin bir tür "yer değiştirme şifresi" olduğunu düşünerek yıllarca analiz yapmış, ancak "Voynich, hayatımda çözemediğim tek kör düğümdür" diyerek yenilgiyi kabul etmiştir. İngilizlerin ünlü Bletchley Park ekibi bile Nazi Enigma makinelerini alt ederken, Voynich karşısında hiçbir ilerleme kaydedememiştir. Kitap, sanki mantığın sınırlarını zorlamak ve insan zekasıyla alay etmek için tasarlanmış kusursuz bir labirent gibidir.
Yapay zeka dili doğruluyor ama tercüme edemiyor
Günümüzde ise sahneye süper bilgisayarlar ve derin öğrenme algoritmaları çıkmış, ancak gizem daha da derinleşmiştir. Yapay zeka ile yapılan frekans analizleri, Voynich metninin rastgele tuşlara basılarak yazılmış anlamsız bir karalama olmadığını bilimsel olarak kanıtlamıştır. Metin, doğal dillerde görülen ve "Zipf Yasası" olarak bilinen kelime kullanım sıklığı istatistiğine mükemmel bir şekilde uymaktadır. Yani metnin bir iç tutarlılığı, grameri ve sözdizimi vardır; yazar, uydurma bir dil yaratırken bile beynin dilsel kalıplarını bilinçsizce veya bilinçli olarak kopyalamıştır. Ancak sorun şudur ki, bu dilin dünyada bir "kardeşi" veya referans noktası (Rosetta Taşı gibi) olmadığı için, yapay zeka elindeki desenleri hiçbir şeye tercüme edememektedir. Bu durum, metnin kayıp bir medeniyetin dili mi (bazıları Aztek lehçesi Nahuatl ile bağ kurmaya çalışır) yoksa çok sofistike yapay bir dil mi olduğu tartışmasını alevlendirir.
Bir dâhinin mirası mı yoksa pahalı bir şaka mı?
Tarihçilerin elindeki en güçlü teorilerden biri, kitabın aslında 16. yüzyılda Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolf’u dolandırmak için hazırlanmış "pahalı bir şaka" olduğudur. Okültizme meraklı olan İmparator Rudolf’un, bu kitabı o dönemin parasıyla bir servet olan 600 duka altınına (bugünün parasıyla on binlerce dolar) satın aldığı bilinmektedir. Bazı araştırmacılar, kitabın yazarı olarak dönemin ünlü şarlatanı Edward Kelley’i veya İngiliz matematikçi John Dee’yi işaret eder. Teoriye göre, anlamsız ama bilimsel görünen şekiller ve yazılarla dolu bu kitap, imparatorun gözünü boyamak ve parasını almak için uydurulmuştur. Ancak bir dolandırıcının, sadece para için bu kadar karmaşık bir dilbilgisi yapısı (Zipf yasasına uygunluk) ve yüzlerce sayfalık tutarlı bir "uydurma" evren yaratmak için yıllarını harcaması, mantık sınırlarını zorlayan bir başka detaydır. Sonuç ne olursa olsun; imparatorluklar yıkılmış, uzaya gidilmiş, gen haritası çıkarılmış ama Voynich Yazması, Yale’deki cam fanusunun içinden modern bilime sessizce gülümsemeye devam etmektedir.