Yıldırım Bayezid'in komutasındaki Osmanlı ordusu, Haçlı ittifakını ezici bir zaferle yenerek Balkanlar'daki hakimiyetini pekiştirdi. Bu olay, Orta Çağ'ın son büyük Haçlı Seferi olarak anılırken, Avrupa'nın Osmanlı tehdidine karşı birleşik çabalarının başarısızlığını gözler önüne serdi. Anahtar kelimeler: 1396 yılı olayları, Niğbolu Muharebesi, Osmanlı zaferi, Haçlı Seferi, Yıldırım Bayezid dönemi.

1396 yılında ne oldu?

1396 yılı, dünya tarihinin kritik bir kavşağını temsil eder; özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki yayılmasını hızlandıran ve Haçlı Seferleri'nin son büyük girişimini boşa çıkaran olaylarla dolu bir dönemdir. Yılın en çarpıcı olayı, kuşkusuz 25 Eylül'de Tuna Nehri kıyısındaki Niğbolu Kalesi önünde gerçekleşen Niğbolu Muharebesi'ydi. Bu savaş, Macaristan Kralı Sigismund'un önderliğinde toplanan devasa bir Haçlı ordusunu –ki bu ordu Fransa, Almanya, İngiltere, İskoçya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen şövalyeleri içeriyordu– Osmanlı Sultanı I. Bayezid'in (Yıldırım Bayezid) komutasındaki disiplinli birliklere karşı getirdi.

Haçlılar, Osmanlı'nın Balkan fetihlerini durdurmak amacıyla Nisan ayında Dijon'dan yola çıkmış, Haziran'da Viyana'ya ulaşmış ve yaz boyunca ilerleyerek Niğbolu'yu kuşatmıştı. Ancak Bayezid'in yıldırım hızıyla gerçekleştirdiği sefer, Haçlılar'ı hazırlıksız yakaladı. Osmanlı ordusu, klasik hilal taktiğiyle düşmanı kuşattı ve ağır zırhlı şövalyelerin hücumunu bozguna uğrattı. Savaşın sonunda binlerce Haçlı askeri öldü veya esir alındı; aralarında Burgonya Dükü'nün oğlu Korkusuz Jean gibi önemli figürler de vardı. Bu zafer, Osmanlılar'a "Sultan-ı İklim-i Rum" unvanını kazandırırken, Avrupa'da Osmanlı korkusunu derinleştirdi ve Balkanlar'ın kaderini değiştirdi.

Niğbolu Muharebesi - Dünya Tarihi Ansiklopedisi

1396, ilerleme yılıydı

1396 yılı sadece Niğbolu ile sınırlı kalmadı; Avrupa'nın başka köşelerinde de önemli gelişmeler yaşandı ki bunlar, dönemin siyasi ve sosyal dinamiklerini yansıtıyordu. Örneğin, İskoçya'da "Klanlar Savaşı" olarak bilinen North Inch Muharebesi, Kral III. Robert'ın girişimiyle Perth'te düzenlendi. Bu olay, Clan Chattan ve Clan Cameron gibi rakip klanlar arasındaki kan davalarını sona erdirmek amacıyla organize edilmiş bir tür yargı düellosu niteliğindeydi. Otuz'ar savaşçıdan oluşan iki grup, kralın huzurunda ölümüne dövüştü ve sonuçta Chattan klanı üstün geldi, ancak büyük kayıplar verildi.

Bu savaş, İskoçya'nın feodal yapısındaki çatışmaları ve kraliyet otoritesinin güçlenme çabasını simgeliyordu. Aynı dönemde, Mısır'da Memlük Sultanı Berkuk'un ölümü (12 Eylül), Ortadoğu'daki güç dengelerini etkiledi ve Timur İmparatorluğu'nun yükselişine zemin hazırladı. Avrupa'da ise Haçlı Seferi hazırlıkları yıl boyunca sürdü; Nisan'da Nevers Kontu önderliğindeki kuvvetler Dijon'dan hareket etti, Haziran'da Viyana'ya varıldı ve bu sefer Niğbolu'daki felaketle sonuçlandı. Doğumlar açısından, İngiltere'nin gelecekteki önemli figürlerinden Gloucester Dükü Humphrey'nin doğumu (3 Ekim) dikkat çekerken, ölümler arasında Niğbolu'da hayatını kaybeden sayısız soylu ve şövalye –örneğin Enguerrand VII de Coucy– yer alıyordu.

Bu olaylar topluca bakıldığında, 1396'nın Orta Çağ'dan Rönesans'a geçişte bir köprü görevi gördüğünü gösterir; Osmanlı'nın zaferi İslam dünyasının gücünü pekiştirirken, Avrupa'da iç çatışmalar ve dış tehditler kıtayı şekillendirmeye devam etti.

Son Haçlı Seferi'ni durduran savaş: Niğbolu

Niğbolu nerede, hangi ülkede?

Niğbolu (Bulgarca: Никопол, İngilizce: Nikopol), Bulgaristan'ın kuzeyinde, Plevne iline bağlı bir şehir ve belediyeydi. Tuna Nehri kıyısında konumlanan bu kasaba, Balkanlar’da stratejik bir geçiş noktası olarak öne çıkıyor. 2009 verilerine göre Niğbolu belediyesi yaklaşık 10 600 nüfusa sahipti ve kentin tarihi mirası, cami ve türbelerin yanı sıra Tuna Nehri ile çevrili zengin bir kültürel geçmiş sunuyor.

Niğbolu - Vikipedi

Şehir, Osmanlı döneminde bir sancak merkezi olarak idari ve stratejik bakımdan önem kazandı. Niğbolu’nun tarihî rolü, özellikle 1396’da yaşanan ve Osmanlıların mutlak zaferiyle sonuçlanan Niğbolu Muharebesiyle pekişti. Bu zafer, Osmanlıların Balkanlar’daki güç dengesi açısından kritik bir döneme işaret ediyor.