Günlük hayatta "titizlik" ya da "kişisel tercih" denilerek önemsizleştirilen ev içi düzensizlik, aslında patriyarkal iş bölümünün kadınlar üzerindeki ağır bir psikolojik baskı aracı haline geliyor. Uluslararası araştırmalar, kadınların evdeki dağınıklığı sadece "görsel bir karmaşa" olarak değil, omuzlarına yıkılan bitmek bilmeyen sorumlulukların bir yansıması olarak gördüğünü kanıtlıyor.

Aynı ev, farklı biyolojik tepkiler

Psychology Today ve Personality and Social Psychology Bulletin’da yayımlanan araştırmalar, ev içi emeğin cinsiyetçi dağılımının biyolojik sonuçlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Çalışan evli çiftler üzerinde yapılan incelemelerde, ev ortamını "dağınık" olarak tanımlayan kadınların stres hormonu olan kortizol seviyelerinin, gün sonunda dinlenmeye geçmesi gerekirken tam tersine yükselmeye devam ettiği görüldü.

Aynı evin içinde, aynı dağınıklığa maruz kalan erkeklerde ise kortizol seviyeleri normal seyrinde düşüş gösteriyor. Bu durum, erkeklerin ev içindeki düzensizliği "kendi sorumlulukları" olarak görmemeleri sayesinde evde gerçek anlamda dinlenebildiklerini, kadınların ise evde bile mesaiye devam ettiğini gösteriyor.

Bilim Onayladı Ev Dağılınca Kadınlar Stres Yapıyor, Erkeklerin Umrunda Bile Değil! (1)

Görünmeyen zihinsel yük etkili oluyor

Uzmanlara göre bu uçurumun sebebi kadınların "daha titiz" olması değil; toplumun evi kadının sorumluluk alanı olarak kodlaması. Görünmeyen zihinsel yük (mental load) olarak tanımlanan bu durum, kadının sadece iş yapmasını değil, evin tüm düzenini planlamak zorunda kalmasını da içeriyor.

Dağınık bir eşya erkekler için önemsiz bir detay olarak algılanabilirken, kadınlar için bu durum yapılması gereken işler listesine eklenen yeni bir görev anlamına geliyor. Sürekli zihinsel meşguliyet ise dinlenmeyi zorlaştırarak stresin kalıcı hale gelmesine yol açıyor.

Asıl sorun Patriyarka

Araştırmanın en can alıcı noktası ise şu: Kadınların yaşadığı stres bireysel bir "kaygı" sorunu değil, yapısal bir emek sömürüsü meselesi.

Uzmanlar, çözümün kadınların "daha düzenli olması" veya "stres yönetimi öğrenmesi" değil, ev içi sorumlulukların ve zihinsel yükün tam eşitlikle paylaşılması olduğunu vurguluyor.

Kadınların kendi evlerinde dinlenemediği bir düzen, sadece bir dekorasyon sorunu değil, bir hak ve adalet meselesi…