Diyet yapmasına rağmen kilo veremeyen, verdiği kiloları hızla geri alan ya da özellikle karın bölgesinde yağlanma yaşayan birçok kişi sorunun kaynağını yanlış yerde arıyor olabilir. Oysa mesele çoğu zaman irade değil, hormonlar. Son yıllarda giderek daha sık karşımıza çıkan insülin direnci, kilo alımının ve verememenin en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor.
İnsülin direnci nedir?
İnsülin, vücudun kan şekerini dengeleyen hayati bir hormondur. Ancak bazı kişilerde hücreler insüline yeterince yanıt vermez. Bu duruma insülin direnci denir. Hücreler şekeri kullanamayınca pankreas daha fazla insülin salgılar. Kanda sürekli yüksek seyreden insülin seviyesi ise vücuda net bir mesaj verir: Yağ depola.
Neden kilo aldırıyor?
İnsülin direnci olan kişilerde:
- Vücut sürekli yağ depolamaya yönelir
- Yağ yakımı zorlaşır
- Özellikle karın çevresinde yağlanma artar
- İştahta kontrol kaybı yaşanır
Yani kişi az yese bile kilo alabilir ya da verdiği kiloları hızla geri alabilir.
İnsülin direnci olanlar bu belirtileri yaşıyor olabilir
- Yemek sonrası aşırı uyku hali ve ağırlık hissi
- Tatlı yedikten sonra el titremesi
- Terleme atakları
- Sürekli acıkma ve mide kazınması
- Artan iştah ve kontrol edilemeyen kilo alımı
Bu belirtiler varsa insülin direnci açısından değerlendirilmek büyük önem taşıyor.
Kilo verememenin nedeni bu olabilir
İnsülin direnci olan kişilerde vücut adeta kiloyu korumak ister. Kan şekeri hızlı düştüğü için kişi sık sık tatlıya yönelir, diyete uyum zorlaşır. Bu da “irade sorunu” gibi algılansa da aslında hormonal bir problemdir.
Düzelince kilo vermek kolaylaşıyor
İnsülin direnci basit bir kan testiyle tespit edilebilir ve tedavide öncelikle kişiye uygun bir beslenme planı ile düzenli egzersiz önerilir; bu adımlara rağmen yeterli düzelme sağlanamazsa kısa süreli ilaç tedavisi de uygulanabilir.
İnsülin seviyesi normale döndüğünde iştah belirgin şekilde azalır, vücut yağ yakımına geçer ve kilo vermek çok daha kolay hâle gelir. Böylece yalnızca kilo kontrolü sağlanmakla kalmaz, aynı zamanda diyabet, kalp-damar hastalıkları ve diğer metabolik risklerin önüne geçilmesi de mümkün olur.







