Kısaca özetlemek gerekirse: Mimar Sinan’ın kafatasının 1935’te mezardan çıkarıldığına dair yaygın iddialar var ancak bu iddialar güçlü, doğrulanmış belgelerle desteklenmiyor. Bazı resmi açıklamalar, işlemin yalnızca mimari amaçlı ölçümler için sınırlı biçimde yapıldığını ve iskeletin büyük ölçüde çürümüş olduğunu belirtiyor. Bugüne kadar hiçbir resmi envanterde kafatası parçaları kesin olarak tespit edilmediği için “kayıp” tanımı, teknik olarak “yerine konmamış / akıbeti bilinmeyen” anlamındadır.
Mimar Sinan’ın kafatası kayıp mı?
Mimar Sinan’ın kafatasının “kaybolduğu” yönündeki iddialar uzun yıllardır kamuoyunun ilgisini çekiyor. En yaygın anlatılara göre, 1 Ağustos 1935’te Türk Tarih Kurumu’nun seçtiği bir kurul, Süleymaniye’deki türbeyi açarak kafatasını çıkardı ve antropolojik ölçümler yapıldıktan sonra kafatası mezara geri konmadı.
Daha sonra kafatasının nerede olduğuna dair kesin bir kayıt ya da belge sunulmadı; “kayıp” tabiri bu belirsizlikten kaynaklanıyor. Ancak her iddia doğru kabul edilmiyor. 6 Ağustos 1935 tarihli gazetelerde, yapılan açıklamada mezarın yalnızca küçük bir bölümünün mimari incelemeler için açıldığı ve iskeletin büyük kısmının çürümüş durumda olduğu duyurulduğu kaydedildi.
Bu açıklamaya göre kafatası tamamen sağlam biçimde çıkartılıp muhafaza edilmediği ifade edilmiştir. Ayrıca, mezarı açan kurulun üyelerinden Sedat Çetintaş, yıllar sonra yaptığı açıklamada cesedin büyük ölçüde çürümüş olduğunu ve kafatasının yalnızca toz hâline gelmiş parçalarının bulunduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla, “kayıp” sözcüğü teknik anlamda tam isabetli olmayabilir; daha doğru olan “nerede olduğu kesin biçimde bilinemiyor” demektir.
Kafatası çıkarılmasının nedeni neydi ve hangi tartışmalar var?
1930’lu yıllarda Türkiye’de milliyetçilik, “Türklük” kimliği ve ırk tartışmaları son derece canlıydı. Bazı kaynaklara göre, kafatasının çıkarılması, Mimar Sinan’ın “Türk kökenli olduğunun” bilimsel temellere dayandırılması amacıyla yapılmıştı.
Ölçümler sırasında “brakisefal (kısa ve yuvarlak kafa yapısı)” kriterine göre değerlendirme yapıldığı yönünde söylemler yaygındır. Bazı akademik yorumlara göre bu işlem, dönemin ırkçı düşünce yapıları ve bilimin ideolojiyle yönlendirilmesi süreçleriyle de bağlantılıdır.
Fakat bu sürecin resmi belgelerde tam olarak nasıl yürütüldüğü, kimlerin katıldığı, işlem sonrası materyallerin akıbeti gibi konular bugün hâlâ net değildir. Kafatasının bilimsel inceleme sonrası başka kurumlara taşındığı, kaybolduğu ya da saklandığı yönünde pek çok spekülasyon vardır.
2016 yılında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, kafatasının kaybolduğuna dair iddiaları doğrular nitelikte bir soruşturma başlatılacağını söylemiş, DNA analizleri de dahil bütün yöntemlerin kullanılabileceğini belirtmiştir. Ancak o tarihten bu yana kamuoyuna sunulmuş som bir sonuç çıkmamıştır.