20 Temmuz 1969. Dünya üzerinde yaklaşık 600 milyon insan, nefeslerini tutmuş siyah beyaz televizyon ekranlarına bakıyordu. Neil Armstrong, "İnsan için küçük, insanlık için dev bir adım" diyerek Ay yüzeyine ayak bastı. Ancak motorlar sustuğunda ve coşku dindiğinde, geriye asla sönmeyecek bir fısıltı kaldı: "Ya bunların hepsi yalansa?"

Aradan geçen yarım asra rağmen, anketlere göre Amerikan halkının %6 ila %20'si, Rusların ise %28'i Ay inişinin sahte olduğuna inanıyor. Peki, bu tarihin en büyük başarısı mıydı, yoksa en kusursuz yalanı mı? İşte "Ay Komplosu"nun anatomisi ve bilimsel cevapları.

Neden yalan söylesinler? "Uzay yarışı ve Vietnam"

Bill Kaysing'in 1976'da yayınladığı "Ay'a Asla Gitmedik" kitabıyla fitili ateşlenen teoriye göre, ABD'nin bu yalanı söylemek için çok güçlü sebepleri vardı:

  1. Soğuk Savaş: Sovyetler Birliği uzayda öndeydi (İlk uydu Sputnik, ilk insan Gagarin). ABD'nin prestijini kurtarması ve teknolojide üstün olduğunu kanıtlaması gerekiyordu.

  2. Kennedy'nin Sözü: Başkan Kennedy, 10 yıl bitmeden Ay'a gidileceği sözünü vermişti. NASA bu süreye yetişemeyince, çareyi sahtecilikte buldu.

  3. Gündem Değiştirme: Vietnam Savaşı'ndaki başarısızlıklar nedeniyle halkın dikkatinin başka yöne çekilmesi gerekiyordu.

Teorisyenlere göre tüm görüntüler, ünlü yönetmen Stanley Kubrick tarafından, Nevada Çölü'ndeki çok gizli bir stüdyoda (51. Bölge) çekildi.

Kanıt 1: "Havasız ortamda bayrak nasıl dalgalanır?"

İddia: Ay'da atmosfer ve rüzgar yoktur. Ancak görüntülerde Amerikan bayrağı dalgalanıyor gibi görünüyor. Bu, stüdyodaki klimadan veya rüzgardan kaynaklanıyor. Gerçek: Bayrak aslında dalgalanmıyor. NASA mühendisleri, bayrağın sönük durmaması için "L" şeklinde bir direk tasarladı (üst kenarda metal bir çubuk var). Astronotlar direği zemine saplarken mecburen sağa sola çevirdiler. Havasız ortamda hava direnci olmadığı için, bayrağa verilen bu ilk titreşim (eylemsizlik) dünyadakinden çok daha uzun süre devam etti. Yani o hareket rüzgar değil, astronotun kuvvetiydi.

Kanıt 2: "Yıldızlar neden yok?"

İddia: Ay fotoğraflarında gökyüzü kapkaranlık ama tek bir yıldız bile görünmüyor. Eğer uzaydalarsa, milyarlarca yıldızın parlaması gerekirdi. NASA, yıldız haritalarını doğru yerleştiremeyeceği için arka planı siyah bıraktı. Gerçek: Bu tamamen fotoğrafçılık fiziğiyle ilgili. Ay yüzeyi gündüz vaktiydi ve Güneş ışığı gri zemini çok parlak hale getiriyordu. Astronotların beyaz kıyafetleri de ışığı yansıtıyordu. Kameralar, bu parlak nesneleri çekmek için "kısa pozlama" (hızlı enstantane) ayarındaydı. Sönük yıldız ışıklarını yakalamak için gereken "uzun pozlama" yapılsaydı, astronotlar aşırı parlak birer ışık topuna dönerdi.

Kanıt 3: "Ölümcül Van Allen Kuşakları"

İddia: Dünya'yı çevreleyen ve yüksek radyasyon içeren Van Allen kuşaklarından geçen bir insanın canlı kalması imkansızdır. Astronotlar radyasyondan erimeliydi. Gerçek: Radyasyon dozu sadece yoğunluğa değil, maruz kalma süresine de bağlıdır. Apollo gemisi bu kuşaklardan çok yüksek bir hızla (saatte 40.000 km) geçti. Ayrıca rota, radyasyonun en yoğun olduğu merkezden değil, daha zayıf kenarlarından geçecek şekilde çizildi. Geminin alüminyum kaplaması da kalan radyasyonu engelledi. Astronotların aldığı toplam radyasyon, bir nükleer santral çalışanının yıllık limitini aşmadı.

Kanıt 4: "Gölgelerin Gizemi"

İddia: Ay'da tek ışık kaynağı Güneş'tir. Bu yüzden gölgeler birbirine paralel olmalı. Ancak fotoğraflarda gölgeler farklı yönlere düşüyor. Bu, stüdyoda birden fazla spot ışığı kullanıldığını gösterir. Gerçek: Ay yüzeyi düz bir beton zemin değildir. Tepeler, kraterler ve tümsekler vardır. Engebeli arazide gölgeler, perspektif yasası gereği farklı açılarda uzar. Ayrıca Dünya'dan yansıyan ışık (Earthshine) ve Ay yüzeyinin kendi yansıması, gölgeleri yumuşatarak ikinci bir ışık kaynağı yanılsaması yaratır.

En büyük kanıt: "Düşmanın sessizliği"

Bilim insanlarına göre Ay'a gidildiğinin en büyük kanıtı fotoğraflar değil, Sovyetler Birliği'dir. O dönemde Ruslar, ABD'nin her sinyalini anlık olarak takip ediyordu. Eğer Apollo 11 Ay'a gitmeyip Dünya yörüngesinde dönseydi veya sinyaller Dünya'dan gelseydi, bunu ilk ifşa edecek olan Moskova olurdu. Sovyetler, yarışı kaybettiklerini kabul edip ABD'yi tebrik etti.

Geriye ne kaldı?

NASA, Ay'dan Dünya'ya tam 382 kilogram kaya ve toprak örneği getirdi. Bu taşlar dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlarda incelendi ve Dünya jeolojisinden tamamen farklı (su yoksunu, mikrometeorit izleri taşıyan) oldukları kanıtlandı.

Dahası, astronotlar Ay yüzeyine lazer yansıtıcı aynalar (retroreflektörler) bıraktı. Bugün bile dünyadaki gözlemevleri, bu aynalara lazer atarak Ay'ın uzaklığını milimetrik olarak ölçebiliyor. Eğer oraya gidilmediyse, o aynaları kim koydu?

Belki de en mantıklı açıklama şudur: 400.000 kişinin çalıştığı devasa bir projeyi 50 yıl boyunca "sır" olarak saklamak, Ay'a gitmekten çok daha zordur.