Sosyal güven, toplumların refahı ve dayanıklılığı açısından kritik bir gösterge olarak kabul ediliyor. Uluslararası araştırma kuruluşu Pew Research Center’ın yayımladığı yeni rapor, dünya genelindeki güven seviyelerini karşılaştırmalı olarak gözler önüne serdi. Araştırma, ekonomik refah ve eğitim düzeyiyle sosyal güven arasında doğrudan bir ilişki olduğunu da ortaya koydu.

İsveç zirvede, Türkiye son sırada

“Başkalarına Güvenin En Yüksek ve En Düşük Olduğu Yerler” başlıklı araştırma, İskandinav ülkelerinin sosyal güvende lider konumda olduğunu doğruladı. İsveç, yetişkinlerin yüzde 83’ünün “çoğu insana güvenilebileceğini” belirtmesiyle birinci sırada yer aldı. Hollanda, Almanya ve Birleşik Krallık gibi yüksek gelirli Avrupa ülkeleri de benzer şekilde yüksek güven oranlarına sahip.

Türkiye ise yetişkinlerin tam yüzde 84’ünün “çoğu insana güvenilemeyeceğini” ifade etmesiyle, Meksika, Kenya ve Brezilya gibi orta gelirli ülkelerle birlikte listenin en alt sıralarında bulundu.

Türkiye, Insanlara En Az Güvenen Ülkeler Arasında (1)

Ekonomik refah ve eğitim güveni belirliyor

Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri, sosyal güven ile ekonomik gelişmişlik arasındaki güçlü bağ oldu. İncelenen 16 yüksek gelirli ülkede ortalama güven oranı yüzde 59 seviyesindeyken, dokuz orta gelirli ülkede bu oran ortalama yüzde 27’ye kadar geriledi. Türkiye, orta gelirli ülkeler arasında en yüksek güvensizlik oranını kaydetti.

Eğitim de belirleyici bir faktör olarak öne çıktı. Özellikle yüksek gelirli ülkelerde, daha iyi eğitimli bireylerin diğer insanlara güvenme eğiliminin daha yüksek olduğu görüldü. Fransa’da yüksek eğitimlilerin yüzde 61’i güvendiğini söylerken, daha az eğitimli grupta bu oran yüzde 35’e kadar düştü.

Avrupa’da güven ayrışması yaşanıyor

Avrupa kıtası içinde de güven düzeyleri önemli farklılıklar gösterdi. İskandinav ve Kuzey Avrupa ülkeleri yüksek güven eğilimi sergilerken, Macaristan, Yunanistan, Fransa ve İtalya’da çoğunluk “insanlara güvenilemeyeceği” görüşünü dile getirdi. Araştırma, küresel güven haritasının sadece coğrafi değil, ekonomik ve sosyal dinamiklere göre de şekillendiğini bir kez daha kanıtladı.