Bir yanda saatlerce süren doğum sancılarına göğüs geren kadınlar, diğer yanda 37.5 derece ateşle "ölüyorum" diyerek yataklara düşen erkekler... Bu tabloya bakınca "Kadınların acı eşiği kesinlikle daha yüksek" demek işten bile değil. Ancak Stanford Üniversitesi'nden nörologlara ve ağrı uzmanlarına göre madalyonun diğer yüzü biraz karışık. Bilimsel veriler, kadınların aslında acıyı erkeklerden daha "erken" ve daha "yoğun" hissettiğini, ancak bu acıyla baş etme mekanizmalarının çok daha gelişmiş olduğunu ortaya koyuyor.
Erkeklerin “biyolojik zırhı" var
Laboratuvar ortamında yapılan deneyler (sıcağa, soğuğa veya basınca maruz bırakma) ilginç bir veriyi ortaya koyuyor: Erkeklerin "acı eşiği" (yani bir uyaranı acı olarak algılamaya başladıkları nokta) genellikle kadınlardan daha yüksek.
Bunun en büyük sebebi ise Testosteron. Erkeklik hormonu, vücutta doğal bir ağrı kesici (analjezik) görevi görüyor. Yani erkekler, aynı şiddetteki bir darbeyi veya ağrıyı, testosteronun baskılayıcı etkisi sayesinde kadınlardan daha az hissediyorlar. Öte yandan kadınlarda östrojen hormonu döngüsel olarak değiştiği için, adet dönemleri gibi belirli zamanlarda acı reseptörleri çok daha hassas hale geliyor.
Kadınların "Acı Toleransı" daha yüksek
Peki, erkekler biyolojik olarak acıyı daha az hissediyorsa, neden kadınlar daha dayanıklı görünüyor? İşte burada "Acı Toleransı" devreye giriyor. Kadınlar, acıyı daha çabuk hissetseler de (daha düşük eşik), bu acıyla başa çıkma ve ona katlanma konusunda erkeklerden psikolojik ve evrimsel olarak daha donanımlılar.
Özellikle doğum sırasında salgılanan oksitosin ve endorfin kokteyli, kadının o anki acıyı yönetmesini sağlıyor. Daha da ilginci, kadın beyni yaşanan bu travmatik ağrıyı zamanla "flu"laştırarak unutturuyor; aksi halde hiçbir kadın ikinci kez doğum yapmak istemezdi. Erkek beyni ise acıyı daha analitik kodluyor ve kaçınma odaklı çalışıyor; bu da onların en ufak bir ağrıda "acil durum" sinyali vermesine (nam-ı diğer Erkek Gribi) neden oluyor.
Sinir uçları farkı
Bilimsel bir diğer detay da anatomiyle ilgili. Yapılan araştırmalar, kadınların yüz ve el bölgelerinde santimetrekareye düşen sinir ucu sayısının erkeklerden daha fazla olduğunu gösteriyor (örneğin kadınlarda santimetre kare başına 34 sinir ucu varken, erkeklerde bu sayı 17 olabiliyor). Bu durum, kadınların dokunmaya, ısı değişimlerine ve dolayısıyla acıya karşı fiziksel olarak daha duyarlı olmalarına neden oluyor. Yani kadınlar "nazlanmıyor", biyolojik olarak o acıyı gerçekten daha yüksek çözünürlükte hissediyorlar.
Acıyı hissetmek başka, dayanmak başka
Tüm bu veriler gösteriyor ki kadınlar ve erkekler arasında “kim daha dayanıklı” tartışması, sanıldığından çok daha karmaşık. Erkekler, hormonal yapıları sayesinde acıyı daha geç ve daha düşük yoğunlukta hissederken; kadınlar acıyı daha erken fark ediyor ancak onunla baş etme, katlanma ve yönetme konusunda çok daha güçlü mekanizmalara sahip.
Yani mesele acıyı hissetmemek değil, onunla ne kadar başa çıkabildiğiniz. Bilimsel açıdan bakıldığında, kadınların “nazlanmadığı”, aksine acıyı gerçekten daha yüksek çözünürlükte yaşadığı; erkeklerin ise biyolojik avantajlarına rağmen tolerans konusunda daha kırılgan olduğu ortaya çıkıyor.







